Daha dün gibi Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesi. Ardından geçici hükümet görevini yürüten Ecevit’in koalisyon hükümetini kurması. Bazı aydınlar, akademisyenler, aktivistler, siyasetçiler Öcalan’ın yakalanmasının iyi bir şey olduğunu ancak bunun bir operasyon olduğunu Ecevit’in Amerika’nın Avrupa’ya karşı kendi yanlarında bir Türkiye olması için seçildiğini savundular.
Halk kendi çocuklarının katilini yakalayan daha öncesinde Kıbrıs’ı fetheden adamı iktidar yapmıştı. Ancak işler tamda bilirkişilerin ifade ettiği gibi olmuştu. 56. Hükümet bir operasyonel hükümetti. Halk bu hükümeti kendi özgür iradesi ile seçtiğine inanıyordu ancak bu seçim halkın özgür iradesi değildi. Sadece emperyaller kimi istediyse o seçilmişti hepsi bu.
Yürütülen algı operasyonundan sadece bilirkişiler haberdardı. Haydan gelen kayyuma gider derler. Öylede oldu. 56. Hükümet kendisini Türkiye’de iktidar yapan emperyallerin çıkarlarına ters ulusal politikalar yürütünce 56. hükümet tasfiye edilmişti. Bir sabah uyandığımızda paramız dolarize olmuştu.
Borçlular artık tamamıyla temerrüde düşmüş birçok şirketimiz konkordato başvurusunda bulunmuştu. Hemen arkasından devalüasyon yaşandı. Türkiye’de yaşanan bu gelişmeler için aydınlar, düşünürler, bilim adamları yaşananların bir operasyonel kumpas olduğunu asıl amacın hükümeti halkın gözünden düşürerek tasfiye etmek olduğunu savundular.
Herkesi iradesine sahip çıkmaya davet ettiler. Ülkemizin dışardan değil buradan yönetileceğini ilan ettiler. Ancak halk tepkiliydi. Yaşan yolsuzluklar, finansal krizler, fakirlik tamda dış güçlerin istediğine gelinmesine neden olmuştu.
56. Hükümet tasfiye edilmiş ve tepki iktidarı Ak parti iktidara gelmişti. Devletimizin içine çöreklenmiş gladyo zaten o zamana kadar devletin refleks noktalarını egemen güçlerin isteğiyle çok kereler toplumsal kaos ile vurmuştu.
Aydınlar, düşünürler, aktivistler bunun sadece başlangıç olduğunu yakın bir zamanda bölgemizde bir Amerikan müdahalesinin yaşanacağını Türkiye’de de onların isteklerine ve çıkarlarına göre gelişmelerin yaşanacağını iddia etmişlerdi.
Ve kısa bir zaman sonra onbir eylül terör saldırıları Amerika’yı vurdu. Binlerce masum insan hayatını kaybetti. Aydınlar bunun bir komplo olduğunu bölgeye askeri bir müdahale için gerekli meşru nedeni sağlamak adına Amerikan devleti tarafından tasarlandığını iddia etmişlerdi.
Esas hedefin ise Türkiye olduğunu savunuyorlardı. Gerçek amaçlarının savaş bahanesi ile iki yüz elli bin kişilik Amerikan ordusunun Türkiye’ye yerleşmeye çalıştığını savunuyorlardı. Sonrasında Türkiye’de iç hesaplaşma yaşandı.
Kemalist cuntalar, bütün fraksiyonları ile sol, Fetullah gülen cemaati ve kime hizmet ettiği asla anlaşılamayan gladyo! Hatırlarsak bir sürü darbe atlatmıştık. Sarı kız, ay ışığı, kafes… Ergenekon örgütü deşifre edilmişti.
Tüm bunlar olurken paramız değer kaybetmeye devam etti. İşsizlik, gelir eşitsizliği başını aldı yürüdü. Üniversiteler artık bilim üretemiyordu. Üniversite diplomasının bir anlamı kalmamıştı. Siyasi hesaplaşmalara alet edilen devlet kurumlarına güven neredeyse yok olmanın eşiğindeydi.
Böyle olacağını savunan bilim adamları, yazarlar, aktivistler paranoyak olarak yaftalanmış ve gözden düşürülmüşlerdi. Kimine deli, komplo teorisyeni denmiş ve adeta bütün tarafların gazabına uğramışlardı.
Kimisi tutuklanmış, kimisi görevden alınmış, kimisi tutukluluğu sırasında hayatını kaybetmişti. Medyada bu insanlara yönelik linç ve karalama kampanyaları ayyuka çıkmıştı. Doğru söyledikleri için seksen bir vilayetten kovulmuşlardı. Ve bugünkü iktidarın yönetiminde tam yirmi iki yıl geride kaldı.
İktidar kimse bizden iki üç yıl bir şey beklemesin sonrasına beklentilerin ertelenmesini istemişti Bu aydınlar hiçbir şeyin değişmeyeceğini sadece daha da kötüye gideceğini söylemişlerdi. Ve geçti yirmi iki sene yoksul daha yoksul zengin ise daha zengin oldu.
İktidar karşısında hiçbir taraf kalmamıştı Yirmi iki yılda hiçbir şey değişmediği halde nasılda hala gözlerimizin içine bakıp bizim yüzyılımızın olacağını söylenebiliyorlar. Askeri ücretlinin ev alması zaten imkansızken şimdilerde binek bir otomobil almak bile neredeyse ev almak gibi imkansız oldu.
Bölgemizde emperyaller milyonlarca masumun ölümüne neden olmuş ülkemiz tüm bu yaşananlardan en zararlı ülke olmuşken ortada ne başarısını savunabiliyorlar? Aslında zamanın geçmesi pek bir şey değiştirmedi.
Yalnızca yüzler değişiyor ancak hep başladığımız yerdeyiz. Bugün meğerse dünmüş vesselam….