Üretim kendi içinde zorlu ve karmaşık bir süreçtir. Her türlü gidere katlanılarak üretilen ürün ve hizmetler satılmadığı sürece neyin üretildiğinin bir önemi yoktur. Alıcısı olmayan ürün ve hizmetler kimin için üretilecek?
Amerika Birleşik devletleri orta kuşak karalarının bakir topraklarında çatışmasız bir ortamda üretimde zirve yapmıştır. Ancak üretilen ürünler nereye ve kime gidecektir? Yanı başında her geçen gün yükselen bir Kanada’ya mı?
Yoksa rakiplerine hiç pazar payı bırakmayacak bilge, zengin, Avrupa’ ya mı? Kime gidecek bu ürünler? Teknolojide her geçen gün sınırları zorlayan Uzak Doğu’ ya mı?
Ürettiklerinizi bu devletlere satmanız bir mucize! Ancak üretim devam etmez ise istihdam olmaz.
İstihdam olmaz ise gelir dağılımında sapmalar olacaktır. Bu sapmalar büyük değerlerde olur ise bu defa gelir eşitsizliği ve beraberinde yoksulluk gelecektir.
Bu sebeple Amerika her ardışık on yılda dünyanın bir yerinde savaşlar çıkarmak zorundadır. Böylelikle üretilen silah, mühimmat, araç-gereç bir şekilde kullanılmış ve yeni üretim için üretim bahanesi olacaktır.
Daha açık bir ifade ile Amerika savaşa muhtaçtır. Dünya genelinde etkinliğini arttırmak isteyen Amerika’ya rakip Kanada Batının gireceği her savaşa bende varım diyor. Müslüman Türkler Avrupa’nın ortalarına kadar ele geçirmiş ve bir zamanlar Hristiyan Avrupa’nın egemen olduğu Kenan sahilleri, Cezire kantonu, Mezopotamya, Anadolu, İstanbul, Trakya Hristiyan Avrupa’nın elindeydi.
Hristiyan dünyası için ikinci kıble durumunda ki Aya Sofya kilisesinin Türklerin elinde olması ve tarihlerinde ki tüm kırılma noktalarının Türklerle yapılan savaşlardan dolayı olması Avrupa için Türkiye’yi doğal düşman görmesine neden olmaktadır.
İstanbul’un tekrar Hristiyan olması Ayasofya’da tekrar Hristiyan ilahilerinin yükselmesi, Egenin Doğu Yunanistan olması ve kutsal Kudüs’ün Hristiyan egemenliğinde olması için neredeyse bir başka Haçlı seferlerine dünden hazırlar.
Kafamızı kaldırıp baktığımızda Rusya hala Avrupa’da ki panjermenist ittifakına karşı Slav birliği ile karşı çıkmaya çalışmaktadır.
Bu sebeple Batı karedeniz aracılığı ile Doğu Avrupa’da ki her şeye dahil olmak istemektedir.
Bu sebeple olası çıkarları garanti edilecek olursa Türkiye’ye karşı kurulacak ittifaka destek vermeye dünden hazırdır.
Sahih İslam’ın kalesi olduğu gerekçesiyle Şii İran güçlü bir Türkiye’yi hiçbir zaman istememiştir. Namlunun ucu kendisinden başka birine çevrilmesi kendisine zaman kazandıracaktır.
Böylece dikkatler kısa bir zaman da olsa başka yönde olması düşüncesi ile Türkiye’ye yönelik askeri müdahaleyi sessizce karşılayacaktır.
Türkiye Orta Doğunun en büyük silahlı kuvvetleri olması nedeni ile Araplar kendini tekrar edeceklerdir.
Türkiye’ye hiç faydaları olmayacağı gibi örtülü destek vermeleri de mümkündür. Büyük Ermenistan, birleşik Alevi devleti, Kürdistan gibi projeler hayata geçirilmek isteniyor. Türkiye hala 1919’dadır.
Önce algı yaratacaklardır. Her öfkenin yönünü Türkiye’ye çevirecek Türkiye düşmanlığı tırmandırılacaktır.
Sonrasında uluslararası kamuoyu telkin ile ikna edilecektir.
Türkiye’ye karşı ortak uluslararası bir ittifak ordusu kurulacaktır. Ve PKK’ya topçu ateşi kazandırılıp konsorsiyum orduları Türkiye’ye saldıracaktır.
Ve bunun hazırlığı çoktan başlamış durumdadır. Amerika ve Avrupa medyasında kin, düşmanlık, nefret tırmandırılmaktadır.
Türkiye’ye karşı askeri harekâtın psikolojik altyapısı hazırlanıyor. Designated Survivor, Davinci Demons, Jak Rayn, House of Card, The Three Body Problem gibi dizilerde bunu açıkça görmek mümkün.
2010 ve sonrasında doğan nesli tarihte görülmeyecek bir meşru müdafaa savaşının beklediği gün gibi apaçıktır.
Türkiye’yi uzlaşılmaz, zorba, güvensiz, istikrar karşıtı şeklinde göstermek için elinden geleni yapmaktadırlar.
David Rockefeller" İslam’ı yenmek için önce Türkiye’yi yenmeliyiz" demiştir. Ekonomisi çökertilecek, sonrasında iç karışıklar ile birbirine düşürülecek sonrasında misyonerlik faaliyetleri ile dini yok edilecek en sonunda da istila edilecektir.
Her gelecek yakındır. Zaman değişmiş olabilir ancak insan değişmemiştir. Öngörülen bu geleceğe önceden hazırlanmaz gerekli tedbirler alınmaz ise yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Vesselam…