Okul ders sezonu bitmiş üç dersten ikmal'e kalmıştım, ortaokul derslerinde çok zorlanıyordum.Bu durum benim için çok kötü bir pozisyondu. Ailem genellikle yazları köye gider sonbahara yakın dönerlerdi , Ben bir ay boyunca okula devam etmek ve ek sınavlara katılmak zorundaydım.

Çözüm olarak Köylüm ve kirvem olan bir ailenin yanına yerleştirdiler. Öğlen yemeklerini Şirket hanının üst kısmındaki Saka Şükrü’nün Necati’nin çalıştırdığı Cihan lokantasında yerdim, Sahibi babamın tanıdıklarıydı, çok iyi bir lokantaydı. Genellikle sulu yemek çeşitleri çoktu. Babam bir aylık, her gün tek öğün yemek parası peşin ödemişti. Bazen ben aşçı yemeği yemek isterdim fakat bana vermezlerdi aşçı yemeğinin bir porsiyonu diğer yemekten daha pahalı olduğunu söylerlerdi ama zaman, zaman sahibi Necati bey kaçamak yapıp bana aşçı yemeği verirdi. Karşılığında bende hafta sonları kendisine Hasanbey kayısı getirirdim. Hafta sonları köye gidiyordum eksiklerimi tamamlayıp tekrar geliyordum.

*

Hafta sonu köye gitmek için iki yol vardı, minibüs veya tren. Minibüs çoktan gitmişti tek şansım trenle gitmekti, tren her zaman problem rötarlı geliyor dolayısıyla gece geç saatlerde istasyondan inerdim. Fırat istasyonu ile Meydancık arası epey kilometre yoldu, çok korkunç hisler uyandırıyordu , ürküyordum yalnızlık beni korkutuyordu .
Yol üzerinde Köşker Baba vardı, beni korur diye düşünüyordum ,aklıma kötü şeylerde gelmiyor değildi. Mezarı ve hikayesi beni korkutuyordu. Köşker Baba mezarı uzun çok uzundu, kesme taşlarla basit şekilde örülmüş metrelerce uzunluktaydı.

Köşker Baba efsanesi söyle rivayet edilir;

Eski zamanlarda Fırat’ı geçmek hep büyük bir sıkıntı olmuştur. Fırat için "Geçtiği yerlere can verir ama gönlü istemezse geçit vermez "denir ,ancak Urartu kralı II.Sartur Fırat’ı geçen ender kişilerden olduğu tarih yazar. İzollu'daki kitabesinde Şöyle yazar;

Fırat bakir bir yer idi, ben tanrılara yalvardım yakardım onlar sesimi duydu, bana yol verdi, askerlerimle Fırat’ı geçtim. Urartu kralının Fırat’ı geçip Arslantepe ye gittiği yazar. Urartu kralının geçtiği yer Köşker baba höyüğüdür.

Rivayet odur ki vakti ile bu köyde Köşker Baba adıyla ermiş bir zat yaşarmış. Köşker yemeni denen bir tür ayakkabı yapan ayakkabı ustası imiş, derler ya bir dudağı yerde bir dudağı gökte diye o denli iri bir adammış köşker baba sade bir ayakkabı ustası değilmiş,

Parası olandan para alırmış ama olmayanın duası yetermiş ona ,bayramları köyde hangi evin ayakkabı yaptıramayacağını bildiğinden gece geç saatlerde karanlıkta kapının önüne bir çift ayakkabı bırakır ,herkes bilirmiş bu alicanaplığın yapanın kim olduğunu ama yaptığı iyiligin konuşulmasını istemezmiş.Köşker baba boyu posu endamı ile büyümüş insanların yanında.
Yemeniyi dikerken canı bir tas su içmek istediğinde veya deriyi ıslatmak istediğinde kürsüsünden hiç kalkmaz kabıyla uzaktaki Fırat'tın suyuna  uzanır öyle alırmış. Efsane bu ya Köşker Baba gün gelmiş eceli yetmiş ahirete göçmüş, kocaman bir mezar kazıp zorlukla içine yerleştirebilmişler ,bir başka rivayete göre de Köşker babayı sığdıracak mezar bulamamışlar cesedini kabrine ikiye katlayıp koymuşlar...

*

İki hafta sonra köye gidiyorum posta trenindeyim, korktuğum başıma geldi, Eski Malatya Fırat arası tren rötar yaptı çok geç saatte Fırat istasyonunda inmiştim. Ailem bana bu durumlarda demiryolu Köprüsü'nde bekçilik yapan bizim köyden Veysel amcaya uğramamı söylerlerdi. Demiryolu köprüsüne doğru ilerledim dolunay vardı bundan dolayı yolu rahat seçebiliyordum köprüye belli bir mesafe kala Veysel amcanın eşeği bir otlağa bağlı halde gördüm bekçi kulübesi bana görünüyordu ama sağ tarafında belli bir yükseklikte Köşker babanın mezarını da gördüm içimi çok kötü bir korku kapladı, Veysel amcaya uğrasam mı yoksa yola devam etsem mi diye tedirginlik yaşadım Veysel amcanın orada bekçi kulübesinde olması beni sevindirmişti, büyük ihtimalle oradaydı. Eşeğini görünce rahatlamıştım ama bir dezavantaj vardı Veysel amca bekçi kulübesinde sabaha kadar nöbet tutmak zorundaydı , nöbet değişimini beklemem imkansızdı, çok dar bir kulübe burada iki kişinin çok rahat etmesi mümkün değildi.

Bütün cesaretimi toplayarak köyün yolunu tuttum, Köşker Babanın kabrini geçerken oraya bakmadan dua ettim. Kurtar beni Köşker baba diyerek avuçlarımı yüzüme sürüyordum. Hızlanarak yürümeye başladım önümde Kızkapan mevki vardı.

Kızkapan mevki müthiş korku ambiyansı yaratıyor, bir yandan bahar sonu mevsim suları Fırat'ı coşturmuş ,Fırat azgın akarken yanında uçurum, dar keskin virajlı bir yoldan gitmek zorundasın. Kızkapanda Fırat suyunun kayalara çarpması sonucu meydana gelen girdapların sesini içimde hissediyorum.

Geri dönüp demiryolu köprüsü bekçi kulübesinde Veysel amcayı beklemeyi aklımdan geçirdim. Sesli , sessiz kurtar beni Köşker Baba diye söylendim,Fırat’ın girdabından bir ses duyar gibi oldum” bekle” diyordu.Çok geçmeden arkamda araç ışığı belirdi ,traktör geliyordu el kaldırdım durdu,bizim köye gidiyordu…..