‘Çaresiz kaldığında Atatürk gibi düşün’ – Norveç atasözü

Türk, esaret altında yaşamamak için, “Vatan” yaptığı her yerde ilim meşalesini tutuşturur. Çalışkan olur, yediği, içtiği, tükettiği her şeyi kendisi üretir. Haksızlık yapmaz ve haksızlıklara boyun eğmez. 

Türk, Yunus gibi yaratılanı yaratandan ötürü sever. Kötü düşüncelerle yaşamaz, hem bedeni hem de kalbi vicdani temiz olur, temiz gezer.  Kalbi kimse için kötü düşünmez.

Her şeyin para, paranın da her şey olduğunu düşünmez. Kendisinin dışındakileri de önemser, sosyal düzenin, toplumsal yapıların bozulmasına engel olur. Tek başına yaşamayı sevmez.

Şöhretli olmak için çalışmaz, en ufak bir dünya hesabı olmadan milletine leke sürmemek için çalışır. Milletine sahip olduklarının hepsini hiç düşünmeden verir.  Kendisi için hiçbir şey istemez.

Kendi kulluğuyla meşgul olur. Kimsenin ırkına, dinine, diline, inancına karışmaz. Kimseye kötü söz söylemez,  kimseyi aşağılamaz, dışlamaz, gururunu kırmaz ve inancını hor görmez.

Sözünün gıda gibi olmasına dikkat eder. Doğruları hep arar, aslını öğrenmeye, anlamaya çalışır ve duyduklarını sorgular. Bildiklerini yeri ve zamanı geldiğinde söylemekten çekinmez.

Allah’ın sevdiği ve Allah’ı seven “insan” yaptıkları iyilikleri söylemez. Kendini beğenmez,  şöhretli olmak ve dünya için  insanı insan yapan değerlerle yaşamaktan vazgeçmez.

Hak yolun yolcusu ve herkese faydalı olmak için çalışır, “hata yaptığında hatasını söyler”. Yüksek makamlara, mala mülke ve paraya sahip olmak için eğilmez.

Başkasının ayıbını araştırmaz, kendi ayıbına bakar. Kendilerini beğendirmek için dış görünüşlerini süslemez, toplum arasında ayırt edilmelerini sağlayan bir görünüşe sahip olmaya önem vermez.

Hatasını söyleyenin söylemesine sevinir, korkmaz. Kalbini temiz tutar, herkese güler yüz ve tatlı dille hürmet eder. Kendini yüksek mevkilerde görmek için “Dini” istismar etmez.

 

Çalışmayı, üretmeyi, faydalı işler yapmayı sever. El emeğiyle, göz nuruyla geçinenleri baş tacı eder. Kendi kusurlarıyla ilgilenir, düzeltir, başkalarının kusurlarıyla ilgilenmez.

 

Çarşıda, pazarda, sokakta halk ile iç içe yaşar, ancak kimsenin gönül dünyasına karışmaz, onlardan biriymiş gibi hareket eder. Kendi aklında ve kalbinde olan düşüncelerini belli etmeyi sevmez.

 

Her türlü dünya malından, kötülükten ve çirkinlikten uzak durur. Ne kadar bilgili ve erdemli olursa olsun, kendisini diğer insanlar gibi kul olarak görür ve kula kul olmayı kabul etmez. 

 

Hak uğruna karşılaştığı her engeli aşmak için mücadele etmekten çekinmez. Aklının ışıklı zenginliği bilgisini ve gönlünün tükenmez sevgisiyle yardım etmeyi sever. Akıllıdır düşünmeden söylemez.