Güzel olmayan söz ve davranışlardan kaçınanlar;
“İnsani” taraflarını diri tutarlar. Gerçeği yakalamak için, tek taraflı düşünmezler ve okumazlar. Her görüşten yazar ve bilim adamlarının yazdıklarından etkisinde kalmadan faydalanmak ve doğru yolu bulmak için okurlar. Beynini çalıştırarak, bilimi rehber olarak alırlar.
İnsanların farklı görüşlerine, prensiplerine saygı gösterirler, birliği, beraberliği ve barışı sağlayarak, rahat ve huzurlu yaşamak için, “yumuşak ve özlü sözlerle konuşurlar”. Yanlış yapanlarla ilgili eleştiri yaparlarken yapıcı sözlerle konuşurlar.
Duygularının kölesi olup ne kimseye kötülük etmezler. Kendilerine ve başkalarına zarar veren davranışlarda bulunmazlar. Güzel söz ve davranışlarla, herkesi yaşamın tadını alması için, iyilik yapmaya gözlerinin içini güldürmeye çalışırlar.
Bıçak yarasının geçeceğini ama dil yarasının geçmeyeceği bilirler. Gönül dilleriyle karıncayı bile incitmeyen, sevdiren ve sevindiren, cana can katan güzel sözler söylerler. Söz söyleme sanatını “iyilikler yapma” kapısını açmak için kullanırlar.
Karşısındakilerin hoşlarına gitmese de “doğru” ne ise “acı” bile olsa insanları birbirine yaklaştırmak, iyiliğe ve güzelliğe davet etmek için söylerler. İnsanların, her zaman iyiliğini, güzelliğini, gelişmesini, yücelmesini ve üstünlüğünü isterler, mutlu olmaları için çalışırlar.
Haramdan, kötü iş ve sözlerden uzak dururlar. Bedenlerini ve bedenlerinin hoşlandıkları, zevk ve ahlak dışı düşkünlüklerden korurlar. Dinin yasak ettiği, günah saydığı ve yasakladığı, toplumsal ahlakın çirkin gördüğü davranışların yanına bile yaklaşmazlar.
İnsan onurunun zedelenmemesi için, eşitlik, adalet, doğruluk, canın, malın kutsallığı gibi değerlere sahip çıkarlar. Saygı duyulan insan olarak yaşarlar. Elleriyle, dilleriyle, gözleriyle, kulakları ve bütün bedenleri ve gönül dünyalarıyla genel ahlaka uygun davranırlar.
Ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere uyarak kusursuz yaşarlar. Helalı da, haramı da, sevgiyi de barışı da bilirler, onurlarını zedeleyen ve zarar veren çirkin davranışlardan uzak dururlar. Gönül dünyalarının her türlü baskısına karşı “kusurlu” ve insanı “alçaltan” bir hayat yaşamazlar.
Kimsenin malına ve onuruna el sürmezler, şerefine zarar vermezler. Kendileriyle paylaşılan sırları canları gibi taşımasını bilirler ve mezara kadar saklarlar. Kendilerini seven ve güvenen kişilerin bıraktıkları emanetleri namusları gibi korurlar.
Doğru sözlüdürler ve doğruluğu bir hazine gibi görürler. Söyleyeceklerini “akla ve mantığa” uygun şekilde yapıcı bir dil ve sözlerle söylerler. Kimsenin hakkını yemezler, herkese dürüst davranır. Şartlar ne olursa olsun her durumda doğru ne ise onu ön plana çıkarırlar.
İnsan hayatını yıkıma götüren en büyük tehlikelerinden biri olarak “mide düşkünlüğünü görürler. Bunun için de yeme ve içmede ölçülüdürler. Toplumun ve insanların ayıp ve kötü kabul ettiği tutum ve davranışlardan uzak dururlar.
Toplumda itibarlı ve saygın birisi olmak, ahlaksızların tuzaklarına düşmemek ve onların oyuncakları olmadan yaşamak için, istedikleri gibi yaşamazlar. Toplumun güzel, iyi ve doğru davranışların yanında ailede ve okulda öğrendikleri bilgilere “dini emir ve yasaklara” uyarak yaşarlar.
Kendilerine ve başkalarına zarar veren yalan ve arabozan söz söylemezler. Bunun yerine doğru ve yapıcı sözleri, dürüstçe ve uyum sağlamaya yönelik bir tarzda, nazik, kibar ve anlamlı bir biçimde, doğru zamanda ölçülü ve faydalı olacak şekilde konuşurlar.