Rahmetli Aliya İzzetbegoviç'in derin görüşlerinden biri olan "Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır" sözü, günümüzde daha da anlam kazanıyor. Batı'nın refahının ardında yatan gerçek, sürekli bir sömürü ve acılar zinciri ile örülmüş durumda.
Bugünün Batı medeniyeti, göz kamaştırıcı refahıyla övünse de, bu refahın temelinde akan kan, dökülen gözyaşları ve çekilen acılar unutulmamalıdır. Tarihin derinliklerine indiğimizde, Batı'nın zenginliğini inşa etmek için ne kadar büyük bedeller ödendiğini görürüz. Kolonyal sömürü, köle ticareti, emperyalist savaşlar ve kaynakların yağmalanması; Batı'nın bugünkü refahını sağlamak için adeta birer yapı taşı olmuştur.
Batı'nın uygarlık iddiası, aslında bir maske altında gizlenen bir gerçeklikle çatışıyor. Sömürü ve sömürgecilik tarihleri, Batı'nın insancıl değerlerle örtüşmeyen yüzünü ortaya koyuyor. Gelişmişlik, sadece ekonomik metriklerle değil, aynı zamanda etik ve insan hakları standartlarıyla da ölçülmelidir. Batı'nın bu standartlarda sınıfta kaldığı açıktır.
Bu nedenle, Batı'nın refahının sorgulanması ve ardında yatan gerçeklerin görünür hale getirilmesi önemlidir. Günümüz dünyasında adalet, sadece ekonomik refahla değil, aynı zamanda insanlık onuruna saygıyla da ölçülmelidir. Batı'nın geçmişte yaptıklarıyla yüzleşmesi ve bu hatalardan ders çıkarması gerekmektedir.
Rahmetli Aliya İzzetbegoviç'in bu sözleri, bize Batı'nın gerçek yüzünü hatırlatıyor ve adaletin önemini vurguluyor. Gelecek için daha adil ve insancıl bir dünya inşa etmek için, geçmişin hatalarından ders çıkararak hareket etmeliyiz. Unutmayalım ki, gerçek uygarlık, sadece refahla değil, aynı zamanda vicdanla da ölçülür.