Türkiye'nin yakın tarihinde kara bir leke olarak anılan 28 Şubat 1997, ülkenin demokratik değerlerine ve insan haklarına yapılmış büyük bir saldırının simgesidir. "Postmodern darbe" olarak adlandırılan bu olay, demokratik seçilmiş hükümete karşı, askeri ve sivil bürokrasinin işbirliğiyle gerçekleştirilen bir müdahaledir.
O dönemde, Refah Partisi'nin iktidara gelmesi ve başbakanlık koltuğuna gelmesiyle, laiklik ilkesine karşı olduğu iddiasıyla siyasi bir kriz başlamıştı. Bu kriz, askeri ve sivil bürokrasinin, medyanın ve diğer güç odaklarının koordineli bir şekilde hükümete karşı operasyon yapmasına yol açtı. Basın yayın organlarında, özellikle de medyanın etkisiyle halkın bilinçaltına yerleştirilen korku ve endişe, toplumda kaos ve belirsizlik hissi yarattı.
28 Şubat, hükümete yönelik açık bir müdahale olarak gerçekleşmedi, ancak postmodern bir darbe olarak adlandırılmasının sebebi, askeri ve sivil bürokrasinin, basının ve diğer güç odaklarının hükümet üzerinde baskı kurarak istifaya zorlamasıdır. Bu süreçte, demokratik yollarla seçilmiş hükümetin iradesine karşı yapılan bu tür müdahaleler, Türkiye'nin demokratik tarihinde kara bir leke olarak kalmıştır.
28 Şubat'ın en acı hatıralarından biri ise insan haklarına yapılan ciddi ihlallerdir. Binlerce kişi, düşüncelerinden dolayı hedef alınarak işlerinden atılmış, tutuklanmış ve haksız yere cezalandırılmıştır. Toplumun farklı kesimlerinden insanlar, yaşadıkları baskılar nedeniyle uzun yıllar travma yaşamıştır.
Bugün, 28 Şubat'ın yıl dönümünde, Türkiye'nin bu karanlık günü unutmaması ve demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi temel değerlerine daha da sıkı sarılması gerekmektedir. Bu acı deneyimlerin tekrarlanmaması için, toplum olarak geçmişimizi hatırlamalı ve gelecek nesillere demokrasiye olan inancımızı güçlü bir şekilde aktarmalıyız. Unutmayalım ki, demokrasi ancak hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve özgürlüklere saygıyla güçlenebilir.