Malatya, Maraş, Adıyaman ve Hatay illerindeki kardeşlerimiz sadece 1-2-3-4-5’e kadar sayabiliyorlar. 10’a kadar ve üstünü sayarlarken tek bir tane rakamı atlıyorlar.
Bu dörtlü ve diğer yaralı illerimiz 6 rakamını sayamıyorlar.
6 deyip geçmeyelim, bu rakam derin anlamlar barındırır.
6 kişi, 6 elma, 6 kuzu, 6 gezegen, 6 abide ve 6 Şubat…
6 Şubat’ta kapımızı değil, evimizi çalan bir şey vardı. Deprem…
Fay hatları, hat mı çizdi bilmem, ama derin bir şeyleri çizdi.
Hayalleri, hülyaları, geleceği ve insanları çizdi.
Kimi bölgeleri tarihten sildi. Kimi insanları bu gezegenden…
Yer üstündeki varlıkları yer altına çekti. Evler viran oldu. Gündüz, geceye döndü.
Karamsar, karanlık ve soğuk bir tablo çizdiğimizin farkındayız.
Bu sadece buz dağının görünen tarafı, bir de görünmeyen tarafı var…
DEPREM ACISINI CÜMLELERDE ARAMAK
Depremin anlamını derinden yansıtan cümlelerimiz vardı.
“Her şey devam ediyor ama kaldığı yerden değil…Eksik anlatmışlar, fazlasını yaşadık… Biz depremzedeyiz, bizi daha fazla zedelemeyin… Dinozorda ejderha da değiliz, fakat biz de tükendik.”sözleri fantastik ve estetik gibi gelebilir.
Ancak bu cümleler içimizde kaynayan acıları dışarı sızdırıyor…
Her şeye rağmen halkın bütün bütün umutsuzluğa kapıldığını söylemek çok zor.
Umut dolu ifadeler de gözümüze çarpıyordu.
“ Söz sana, güzel günler göreceğiz, gitmedik ki geri dönelim... Umudunu yitirme Yeşilyurt/Malatya/Adıyaman/Hatay… Yaşamak direnmektir.”
Bir söz vardı ki ufkumuzu açan, kalbimizi ısıtan, ruhumuzu kanatlandıran cinstendi.
“Hiçbir şeyin sahibi biz değiliz.”
Depremle saç uçlarımıza kadar sarsıldık, fakat inancımıza sarıldık.
Kara bir acının karşısında esas bir gerçek vardı.
Mülk bizim değildi, çünkü asıl malik biz değildik.
Prof. Dr. Kasım Küçükalp hocanın şu sözünü tüm zihinlere emanet ediyoruz:
“Müslüman kaybetme korkusunu kaybeden insandır. O yaşarken de kazanır ölürken de… Mülk Allah’ın ise bizim kaybedecek hiçbir şeyimiz yoktur.”
Evet, mülk Allah’ın ve varlık onun…
Ali Uralşu sözü ile aynı hakikati anlatıyordu:
“Sevgili Dost! Her şey kaybetti, ölüm kazandı. Mezar taşlarına ‘Hüve’l baki’ kazındı.”
Ne buyurdu Rabbimiz?
“Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak, yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bakidir.” (Rahman, 26-27)
Evet, bütün her şeye fanilik damgası vurulmuş, ebedi olan sadece Cenab-ı Aşk’tır.
Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye (böyle yaptık.) Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi sevmez.” (Hadid, 23)
Allah’ın olan biten her şeyden bilgi sahibi oluşu, elden kaçan ve kaybedilenler karşısında ümitsizliğe düşmemek içindir. Zira O bizi bizden daha çok düşünür…
Deprem zamanında apansız sorularla, çözümsüz sorunlarla, akılalmaz sahnelerle karşı karşıya gelmiş olabiliriz.
Yüzlerce yıllık biriken enerjinin boşalması, siniz krizlerine, vefat sayısının artışına, tonlarca demir ve beton yığınlarının yükselmesine yol açtığını gözlerimizle gördük.
Ailemizin acısı, deprem sarsıntısının gürültüsü, evimizin yıkıntısı ve insanların savruluşu bize kısa devre yaptırmış olabilir.
Ama gerçek olan şu ki, çoluk-çocuğun ve malın asıl sahibi biz değiliz.
Meselemize yoğunlaşmamız gerekiyor…
Sevgili Okur!
6 Şubat’ın küçük bir resmini çizdik.
6 Şubat depremi ile hayat bitmedi, sınav salonunda ter dökmeye devam ediyoruz.
Yeni filizlerin dikileceği, ağacın meyveye duracağı günlere şahit olacağız Allah’ın izniyle…
Umutsuzluk yok, çünkü Allah var.