Edward Drake tarafından 1859 yılında Pennsylvania’da yapılan sondaj sonucu yeraltında bulunan petrolün yeryüzüne çıkarılıp insanların kullanımına sunulabileceği dünya tarafından görülmüştür. Petrolün endüstri için önemi artmış ve ardından 19. yüzyılın sonlarına doğru petrolün yakıt olarak kullanıldığı içten patlamalı motorlar üretilmeye başlanmıştır. Özellikle ulaşım sektöründe kullanılan araçlarda yerini almasından itibaren petrol ve petrole sahip olma isteği, devletler arasında yaşanan büyük politik, ekonomik ve askerî mücadelelerin başlıca sebebi olmuştur.

Petrolün ulaştırma ve endüstri sektöründe yaygın olarak kullanımı neticesinde ön plana çıkan petrol şirketleri, mensubu olduğu ülke hükümetlerinin gerek diplomatik, gerekse askerî desteğini alarak uluslar arası pazarlarda etkin bir güç olmaya başlamışlardır. Bu şirketlerin o dönemde büyük rezerv barındırdığı bilinen petrol kaynaklarından en üst düzeyde yararlanmaya yönelik girişimleri neticesinde petrol piyasası genişlemiştir. Bu genişleme de önemli miktarlarda petrol rezervi bulundurduğu düşünülen Orta Doğu coğrafyasının siyasi ve idari olarak yeniden şekillenmesinde önemli bir etken olmuştur.

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı İmparatorluğu toprakları üzerinde Alman ve Fransız uzmanlar tarafından yapılan araştırmalar sonucunda, bölgede önemli petrol yataklarının olduğu ispat edilmiştir.  Bunun üzerine Osmanlı İmparatorluğu tarafından petrol de dâhil olmak üzere madenlerden gelir elde etmek ve konuyla ilgili yasal düzenlemeleri sağlamak amacıyla, 1861 yılında ilkMaden Yasası” çıkarılmıştır. İlerleyen zamanlarda yapılan çeşitli incelemeler sonucunda petrol bulunma olasılığı en yüksek olan yatakların özellikle Musul ve Bağdat vilayetleri çevresinde yer aldığının belirtilmesi üzerine, dönemin padişahı 2. Abdülhamit tarafından 1888 ve 1889 yıllarında çıkarılan fermanlarla bu vilayetler padişahın şahsi arazisi haline getirilmiştir.

27 Nisan 1907’de tahtan indirilen 2. Abdülhamid’in tahttan indirilmesini takiben, 1904 yılında imzalanan anlaşmayla “Anadolu Demiryolu Şirketine” demir yolu yapımı ve petrol arama konularında verilmiş olan imtiyazların geçerliliğinin kalmadığı da ilan edilmiştir.  “Anadolu Demiryolu Şirketi” yetkilileri bu kararın tek taraflı olarak alındığını öne sürerek imtiyazların geçersizlik kararını kabul etmeyeceklerini belirtmiştir.

1909 yılının Şubat ayında 2. Abdülhamit’in özel mülkiyeti olan toprakların hazineye devredilmesi konusunda karar alınır. Alınan karadan yaklaşık altı ay sonra İngilizler, D’Arcy grubu aracılığıyla Osmanlı yönetiminden Musul ve Bağdat vilayetlerinde kendilerine petrol imtiyazı verilmesi konusunda yeni bir başvuruda bulunmuştur. Bir süre bu başvuruya padişah Sultan Reşat tarafından yanıt verilmemiştir. Kısa süre sonra da istediklerini alabilmişlerdi.

Petrol, 19. yüzyılın sonlarından itibaren artan önemiyle birlikte, uluslar arası politikalar üzerindeki temel şekillendiricilerden biri olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasının asli nedeni olmasa da, bu savaşın dünyada yaşanmış en kanlı savaşlardan biri durumuna gelmesinin temel nedeni petroldür. Savaşın bu denli yıkıcı olmasındaki en büyük sorumluluk, petrole ve petrol yollarına hâkim olma isteği ile hareket eden dönemin güçlü devletlerine aittir. Bu devletler, savaş esnasında kullandıkları petrole bağımlı modern savaş araçları sayesinde daha savaş zamanında petrolün önemini tüm dünyaya göstermişlerdir.

Petrolün savaş sonrası dönemde devletlerin refahının ve güvenliğinin sağlanması için daha da önemli hale geleceğinin sinyallerini vermişlerdir. Petrolün bulunmasıyla enerji kaynaklarının hâkimi durumunda olan Osmanlı Devleti’nin paylaşılması savaşın Avrupalı güçlere göre ana esaslarından biri olmuştur. Petrole sahip olma hırsı ile kan dökülmüştür. Petrol mücadelesi yıkıcı, acımasız, ölümcül bir savaşı doğurmuştur.

Savaşın başlangıcında Rusya, İngiltere ve Fransa itilaf devletleri grubunu oluşturmuş, Almanya ve Avusturya–Macaristan ile Bulgaristan ise ittifak devletleri olarak karşı grupta yer almışlardır. Osmanlı Devleti ise başlangıçta hiçbir safta yer almamıştır. Ancak daha sonra Rusya’nın tehditlerine karşı Almanlar ile ittifak yapan Osmanlı Devleti de ittifak grubuna dâhil olmuş ve böylece savaşa katılmıştır. Savaşın getirdiği ise yıkılan enkazlar, sönen hayatlar, yok olan medeniyetler ve insanlık olmuştur.

Bin damla gözyaşı karşılığında, bir damla petrol elde edilmiştir.