Türk Silahlı Kuvvetleri bugün; Türkiye’nin güçlü ekonomisinin sayesinde, üstün imkân ve kabiliyetlere erişmiştir. Bölgesel risk ve küresel tehditlere karşı koyacak güçlü teşkilat yapısına ve savunma teknolojisine sahiptir. Şanlı geçmişi, yüksek disiplini, giderek millileşen silah sistemleri ve caydırıcı gücüyle düşmana korku, dosta güven vermektedir.

Dünya üzerindeki çok az sayıdaki iyi eğitimli, modern teçhizatlı, etkin güce sahip silahlı kuvvetlerden birisi olan Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yer alan komando birlikleri de, dünyadaki emsalleri arasında üst sıralarda yer almaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin bugünkü ileri ve üstün bir ordu olmasında, Osmanlının son dönemlerinden itibaren başlayan batılılaşma ve yenileşme sürecinin büyük katkısı vardır. 18. yüzyıldan itibaren, Türk ordusunun modernleştirilmesi için yapılan yenilikler Avrupa askerî sistemini temel alarak gerçekleşmiştir. Özellikle, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra, askeri alanda yenileşme hız kazanmıştır.

Bir milletin sosyal yapısı, ekonomik ve kültürel hayatı ile devlet teşkilatı çok mükemmel olabilir. Ama bunların özellikle dış tehlikelere karşı korunması ve devam ettirilmesi için güçlü bir askeri düzene de ihtiyaç vardır. Ordu milleti olan Türklerin en büyük hususiyetlerinden birisi de savaşçılıklarıdır.

Bu vasıflar Türklerde olduğu kadar başka pek az millette vardır. İşte bu vasıfları dolayısıyla Türkler tarih boyunca çok defa üstün düşman kuvvetlerini mağlup etmişler ve dili-dini ne olursa olsun yabancı milletler üzerinde hâkimiyet kurmuşlardır. Türkler, savaşlarda kullandıkları silâhları kendileri imal ederlerdi. Türker’in ok ve yay imalatında olduğu gibi, demircilikteki maharetleri de tarihler kayıt düşmüştür. Onlar bu hususta destanlar ve efsaneler meydana getirmişlerdir.

 Savaşın icrası, tarih boyunca teknoloji ile paralel olarak evrim geçirmiştir. Yeni teknik, araç ve yöntemlerin uygulanması karşı üstünlük kurma çabasının yanında caydırıcılığı sağlamak için de bir hedef olarak sabit kalmıştır. Doktrin, bir ordunun geçmiş savaş tecrübeleri ışığında kendisine verilen savaşma görevini nasıl yapacağı konusunda yol gösteren ve her türlü göreve uyarlanabilen temel yaklaşımları içeren boş bir çerçeve olarak tanımlanabilir.

Ordular elindeki insan gücü, silah ve teçhizatıyla oluşturdukları yetenekler paketini bu çerçeve rehberliğinde kullanır. Ordular, doktrinlerini “bir önceki savaşlarından üretir” ve başta eğitim, planlama ve tedarik gibi tüm gayretlerini bir önceki savaşa daha iyi hazırlanmaya yönlendirir. 

Türk Ordusu çağın değişen koşullarına kısa sürede ayak uydurmuş, sürekli kendini geliştirerek dünyanın en büyük ve güçlü orduları arasında yerini almıştır. Türkiye, Dünyanın en istikrarsız bölgeleri ile çevrili olmasına rağmen, Türk Silahlı Kuvvetleri ve dolayısıyla Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri’nin sağladığı caydırıcılıkla ülke savaşlardan uzak durabilmiş ve caydırıcılığını koruyabilmiştir. Bugün icra ettiği görev ve hizmetlerle; çatışmaların önlenmesinden barışın korunmasına, arama kurtarma faaliyetlerinden doğal afetlerde yardım faaliyetlerine kadar olan çeşitli alanlarda rol alabilen bir silahlı kuvvet olduğunu kanıtlamıştır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, sahip olduğu yetenek ve bilgi birikimi ile her türlü eğitimi verebilecek yetkinliğe ulaşmıştır. NATO üyesi olması, tarihten gelen askerî geleneğe sahip olması, kahramanlığı ve savaş konusundaki kabiliyeti; tüm dünya ülkeleri içinde ona önemli askeri kurum olarak en üst saygınlığı sağlamıştır.