Nefes almak istiyorum çığlıkları bazen içimizi deşer, fakat paylaşacak bir insan evladını bulamayabilirsiniz.

Yüreğinize saplanan dertleri açamadığınız zamanlar olabilir.

Merak etmeyin bu gezegende bu sıkıntıları yaşayan tek mahluk siz değilsiniz.

Normal olan dertli olmaktır, anormal olan; dertsizliktir.

Bu yazımızın asıl muhatabı gönlü kırıklara, yarası içerlerde bir yerlerde olanlaradır, yani herkese…

Bin bir türlü sıkıntıları göğüslemeye çalışmanın faturası ağır olabiliyor.

YÜREK ÇAĞRISI

‘Gözde büyütülen her sorun, gönle saplanan hançerdir.’

Zihni delip geçen her bir sorun ve takıntı, hayata saplanan bir balta hükmündedir.

Şu kadarını söyleyelim: “En büyük zorluk yürektedir.”

Zira yüreği kaybetmek ile yürümeyi kaybetmek arasında fark yoktur.

Sıkıntılar, dertler olabilir. Yeter ki yüreğimiz ç/alışsın.

Yüreğimiz çalışıyorsa tüm sorunlar, bir su içmek kadar kolayca halledilebilir.

Öyleyse yüreğimize göz kulak olalım.

RUHUN CAN SİMİDİ; FELAH

Asıl meselemizi unuttuk. Unuttukça kuruduk, kurudukça ideallerimiz ruhun çıkması gibi çıktı bizden…

Refah ideallerimizi çürütürken; felah can suyu verir.

Konfor arayışları, hakikati arama duygusunu köreltti.

Bundan ötürü refaha değil, felaha (kurtuluşa) talibiz.  

Gönüller yıkmaya değil, yapmaya geldik…

Şikâyet etmeye değil, bir hikâye inşa etmeye geldik.

Bu arada “şikâyet etme, bir hikâye inşa et” sözünün mimarı Kaplan’ı saygı ve muhabbetle anıyoruz.

Ne diyordu Yunus Emre:

“Ben gelmedim dava (kavga) için,

Benim işim sevgi için,

Dostun evi gönüllerdir,

Gönüller yapmaya geldim.”

Yunus, sarsıcı dizeleri ile bizleri dize getiriyor.

STRESLE MÜCADELE ETMEK

Evimizden, arabamızdan, ailemizden, sınavlarımızdan dolayı sıkıntı fırtınasına tutulabiliriz. Vücut sıcaklığımız 40 dereceye kadar varabilir. Ateşler içinde kalabiliriz.

Yeryüzü bütün genişliğine rağmen, dertlerimiz bizi bunaltabilir.

Fakat ne için burada olduğumuzu bilmemiz, gönlümüze su serpecektir.

Hakikat güneşiyle dertlerimizi eritecek, ideallerimizi hayata geçireceğiz.

Zira bizler, stres tohumunu ekmeye değil, sevgi tohumlarını yeşertmeye geldik.

Bu dünyayı dar (yurt) edinmeye değil, geçerken han edinmeye geldik.

Seferdeyiz, seferde zorluk olur, sıkıntı olur, sefalet olur. Ama hedefe ulaşmak da zorundayız.

Bu nedenle zorluklar karşısında havluyu atıp pes etmeye değil, kanımızın son damlasına kadar zorluklarla savaşmaya geldik.

Gönlümüzü açacak ve sırtımızı sıvazlayacak ‘İnşirah Sûresi’nin mealiyle noktalamak istiyorum.

Müfessir-filozof Elmalılı Hamdi Yazır’ın o enfes mealini aktarıyoruz

1.Ya şerh etmedik mi sana bağrını.

2. İndirip de senden biz o bârını. (bâr; yük)

3. Öyle çatırdatırken üstühânını. (üstühân; kemik)

4. Hem de yükselttik senin nâm u şânını.

5. Demek ki zorlukla beraber var bir kolaylık.

6. Evet zorlukla beraber var bir kolaylık.

7. O halde fâriğ oldun mu yine kalk yorul. (fâriğ; bitirmek)

8. Rabbi’ne rağbetle doğrul da doğrul.

Vesselam…