Dün bir arkadaşla tartışırken, (sehven kalbini kırmış olacağım ki…) dedi ki; “benim ahımı alanlar tez beri gidiyorlar, sen de şimdi ahımı aldın; bence yarınki köşende vasiyetini yaz…”

Bu söz üzerine önce güldüm, sonra üzüldüm, daha sonra kendimi toparlayarak düşündüm ve daldım gittim…

Hayat öyle bir kısa ki, bazen insan kendisine bir kez bahşedilen hayatın değerini bilmiyor ve hor kullanıyor.

Oysa hayatın geri dönüşümü yok…

Sonra bir kez, sadece bir kez yaşarsın sana bahşedilen bu hayatı…

“Vasiyetini yaz!”

Bir insanın kendi vasiyetini yazması yani hayata dair son notunu düşmesi…

Kendi ölümünü yazmak ya da cenazesi kaldırılırken kendini izlemek, arkasından konuşulanları duymak ve teneşirde yıkanan cenazesini görmek sonra kefenlenip tabuta yerleştirilmek ve bir cami önünden cenaze namazı kılındıktan sonra da “helallik dilenip” bir mezara defin edilmek… 

Sizi bilmem ama öznesi ben olunca ölünün tüylerim diken diken oluyor...

Sanırım saçmalıyorum ama o an bir gün gelecek ve yukarıdaki paragrafta dillendirmeye çalıştığım tüm işlemler gerçekleşecek kaldı ki çoğu zaman da şahit olmuşuzdur böyle bir cenaze merasimlerine…

Şahit olmuşuz ancak kendi cenazemizin de bir gün böyle kaldırılacağını düşünmemişiz.

İşte şimdi bir cenaze merasimi daha ve o cenaze benim cenazem, ben şimdi bu yazı ile kendi cenazemi anlatıyorum.

Cenaze namazı kıldırılmadan önce imam helallik diliyor, muhtemelen bu imam da henüz çocukken “ seni bir âlim olarak yetiştireceğim” dediğim imam oğlum olacak ve “haklarınızı helal ediyor musunuz”  dediğinde sesi kısılacak tıpkı benimkisi gibi/benim sesim doğuştan kısık lakin oğlumunki üzüntüden kısılacak ve gözlerinden yaş boncuk boncuk akarken onca insanların karşısında fazla mahcup düşmemek için yutkunarak benimle ilgili muhtemelen konuşmasına şöyle devam edecek…

“İnna lillahi ve inna ileyhi raciun…küllü nefsin zaikatül mevt ve ileyhi turcaun…Her nefis ölümü tadacaktır ve sonra dönüşünüz banadır, diyor Rabbimiz.  Muhterem kardeşlerim, babamın yakın dost ve arkadaşları ve geride boynu bükük kalan eşi yani anacığım, kardeşlerim, abim, ablalarım…” burada yine yutkunacak, salya sümük birbirine karışmış, yüzünü temizlemeye çalışacak ve ekleyerek; “Babam belki bu dünyada bizlere mal mülk bırakmadı lakin bizlere erdemli bir insan olmanın yollarını göstererek Allah’a gereği gibi kul olmamızın şifrelerini bıraktı…”

Hiç tükenip bitmeyecek sandığım ömrümün şu an bittiğini ve musalla taşında bir tabuttayım…

Bu kadar kalabalık benim için gelmiş ve son yolculuğuma uğurlayacaklar beni…

Herkes bir şeyler söylerken ben konuşan bu insanların benimle ilgili neler söyleyeceklerini ve onlar için ne ifade ettiğimi anlamaya çalışıyorum…

“Haklarınızı helal eder misiniz” diye tekrarladıkça imam herkes gür bir sesle koru şeklinde; “helal olsun” diyor.

Geriye dönme gibi bir şansım yok, Allah’ın bana tanıdığı ömür bitmiş ve şu an musalla taşında eşimi, çocuklarımı, abimi ve diğer yakınlarımı görüyorum. Eşim zor ayakta duruyor, kızları iki koltuğun altına girmiş tabutuma doğru getiriyorlar. Gözleri kapalı feryat ediyor; “zamanı mıydı şimdi, biraz erken olmadı mı, bu çocukları kime bıraktın, madem ki gidecektin beni de yanına alsaydın ya, hem sen bensiz bir yerlere gitmeye alışkın değildin şimdi nasıl beni bırakıp gittin!..”

Diğer taraftan çocuklarım birbirlerinin boynuna sarılarak; “babaaa…bizi yetim bıraktın baba”

Abim ama olduğu için gözlerinde yaş gelmiyor lakin o da mırıldanıyor; “…oysa sıra bendeydi, benim sıramdı sen niye gittin…”

Ve dostlarım... Onlar da şaşkın... Kimisi “daha dün birlikteydik, nasıl olur..” derken kimisi de “ecel böyle bir şey işte…”

Ve burada silkinerek kendime geliyorum henüz ölmemişim, saniyelik bir dalma ile ne kadar uzun bir zaman yaşamışım meğer…

Lakin ölüm gelirse böyle gelir ya da buna benzer bir şekilde gelir ve mutlaka gelecektir…

Öyle ise henüz tövbe kapıları kapanmamışken benim için, tövbe edebilirim…

Kalbini kırdığım insanlardan kendimi affettirerek helallik dileyebilirim…

Hassaten de Allahtan af dileyerek günahlarıma tövbe-i istiğfar edebilirim ve Allah’ın bana verdiği nimetlere karşı şükrederek şu güzelim hayatın tadını ve keyfini çıkarabilirim.

Öyle ise ne duruyorsun…

Haydi bismillah…