Çin, uzun zamandır Avrupalılar için çok cazip olan malların ana vatanıydı. İngiliz Şirketi, Çin'den bu malların başında o dönem de Avrupalılar için lüks içecek olan çay geliyordu. Ama bunun için Avrupalı tüccarlar Çin'e oldukça yüklü paralar ödüyor, dolayısıyla istediği karlılığa ulaşamıyordu.

Yapılması gereken Çin'e de bir şeyler satmaktı; böylece bu dev pazardan yalnızca mal almayacaklar, aynı zamanda buraya malda satabileceklerdi. Ama sorunda buradaydı; Çin kendi kendine yeten bir ülkeydi ve Eastin Dia Company'nin sattığı malların hiç birine ihtiyacı yoktu. Bunun üzerine şirket, Çinlilere almak zorunda kalacakları yeni bir "mal" tanıtmaya karar verdi. Çin, şirketin ticaretinde önemli bir yer tutan beyaz zehir yani “afyon” ile tanıştırıldı.

Şirket, Çin'in Canton Limanındaki ofisinden başlayarak halka ücretsiz olarak Hindistan'dan getirdiği “afyon”u sundu. Ama bu ücretsiz hizmet yalnızca ilk bir kaç deneme içindi, daha sonra "satma" dönemi başlayacaktı.

Başlangıçta çok az miktarda bir afyon söz konusuydu. Oysa Albay Watson bunu büyük ölçekli olarak düşünüyordu ve ticaret açığını kapamak için, İngiltere’nin Hindistan’dan elde edebileceği afyonun yaygın olarak kullanılmasını şirkete önerdi. Şeytan fikirli albayın tasarısı mükemmel şekilde işledi. 18. yüzyılın sonlarına doğru, Bengal’den Çin’e gerçekleştirilen afyon dış satımları henüz büyük oranlara ulaşmamıştı. 1776’dan başlayarak İngilizlerin Çin’e ihraç ettikleri afyon miktarı birden artış gösterdi ve ilerideki yıllarda hızla büyümeyi sürdürdü.

Özellikle 1830 - 1840 yıllarında Hint afyonunun ticareti olağanüstü derecede arttığı için, aynı yıllarda, yasak ticaretin sunduğu büyük kârların cezbettiği için: Bir ellerinde İncil ve diğerinde de afyon taşıyan Amerikalılar da bu işe katıldılar.

Bu olayların iktisadi sonuçlarını tahmin etmek kolay olmadı. Çin bütçesinin geleneksel dış ticaret fazlası, ürkütücü bir ticaret açığına dönüşünceye kadar azaldı. 1817 yılında devlet görevlisi Chang Huan, afyon dış alımları ile Çin dış ticaret dengesinin bozulması arasındaki sıkı bağlantıyı açığa çıkaran ilk kişi oldu.

Çinli bir devlet memuru o yıllardaki anılarında şunları yazıyordu:

“…Çin, nüfusu 10.000 kere 10.000 ile hesaplanacak kadar kalabalık olan bu ulusların halklarını yaşatmaya, çay ile ravent’ in satımına izin veriyor, bununla birlikte bu yabancılar hiçbir minnettarlık duymadıktan gibi, aksine ülkeyi zehirleyen afyon kaçakçılığı yapıyorlar.  Yürek bu durum konusunda düşününce huzursuz oluyor, mantık bu hususu irdeleyince, ulusa aykırı buluyor…” 

Bu tür zehirlemelerin, nüfusun sağlık koşullan üzerinde olduğu gibi, paranın kullanılabilirliği üstündeki etkileri ve sonuçları nedeniyle iki taraflı kaygılanan Çin hükümeti, korunma önlemlerine başvurmaya çalıştı, ne var ki İngiliz gücü karşısındaki zayıflığı yüzünden çabaları boşa çıktı. Uyuşturucunun ülkeyi zehirlemesi Çin devletinin kendi toprakları üzerindeki otoritesini derinden sarsmıştı. Toplumdaki yozlaşma kısa sürede ciddi boyutlara ulaştı.

Çin devletini uzun süre tereddüt ettikten sonra çıkarmak zorunda kaldığı afyon yasağı, ilk 1838-1842 yıllarında yaşanan Afyon Savaşı’na yol açtı. Bu savaş ülkeyi kesin olarak yıkıma sürükledi. Bu savaşta Çin yenik düştü, aşağılandı ve Doğu ile Batı arasındaki ilişkiler de sonsuza dek bozuldu. Bu savaş ülkeyi kesin olarak yıkıma sürükledi.

Çin, yabancı güçlerle her karşı karşıya gelişinde ordusunun yetersizliği yüzünden boyun eğmek ve onların giderek artan isteklerini kabul etmek zorunda kaldı. Batılılar 1842 yılından itibaren yavaş yavaş Çin toprakları içinde gerçek nüfuz bölgeleri edindiler. Çinlilerin elinden büyük liman imtiyazlarını aldılar, tarlaları kiraladılar ve ülkenin kendilerine en çok yarar sağlayacak şekilde dışarı açılmasını şart koştular. Tüm bunların sonucunda ülkede yaşanan sefalet, hükümetin yetersizliği ve Çin topraklarının yavaş yavaş elden gidiyor olması birçok ayaklanmaya yol açtı.

Çin'de yaşananlar, İngiltere'nin politikasının sonuçlarından sadece biriydi. 19. yüzyıl boyunca Güney Afrika, Hindistan, Avustralya gibi coğrafyalarda İngiliz emperyalizminin sömürüsü en acı boyutlarıyla yaşandı.