Son dönemlerde, yaşadığımız dünyada tahammülsüzlüğün hüküm sürdüğü bir zaman dilimine tanıklık ediyoruz.
Bu, sadece ev sahipleri ile kiracılar arasında değil, iş dünyasında da patronlar ve çalışanlar arasında, birbirimizle anlayışlı olmak konusunda giderek zorlaşan bir gerçeklik.
Kiracılar, ev sahiplerine, ev sahipleri kiracılara tahammül edemiyor.
İş dünyasında ise işçi patronuna, patron ise çalışana tahammül edemiyor.
Anlayış, adeta yok olma noktasına gelmiş durumda.
Özellikle kiracı ve ev sahibi ilişkilerinde, pandemi süreciyle birlikte ortaya çıkan ekonomik sıkıntılar daha belirgin hale geldi.
Kiracılar, ödemekte güçlük çekerken, ev sahipleri de maddi zorluklar içinde bulunuyor.
Bu noktada, birbirimize destek olmak yerine tahammülsüzlük hüküm sürüyor.
İş dünyasında da durum pek farklı değil.
Patronlar, çalışanların taleplerine anlayış göstermezken, çalışanlar da patronlara karşı mesafeli bir tutum takınıyor.
Bu durum, işyerlerindeki atmosferi olumsuz etkiliyor ve uzun vadede verimliliği düşürüyor.
Anlayışın zorlaştığı bu dönemde, belki de ihtiyacımız olan şey birbirimize daha fazla kulak vermek, duygularımıza saygı göstermek ve empati kurmak.
Tahammülün sınırlarını aşan bir dünyada, anlayışın değeri daha da artıyor.
Belki de bu zorlu zamanlarda, birbirimize daha fazla destek olmak ve anlayışlı bir tutum sergilemek, insan ilişkilerini ve toplumsal uyumu güçlendirebilir.