Hani “bir gün seni de yazarak bu köşede konuk edeceğim” dediğimde sen de dönüp; “la abi benim yazılacak neyim var” demiştin ya Kral İnsan…

Aslında her insanın yazılacak bir yönü vardır lakin senin yazılacak çok çok yönlerin var be Kral İnsan!

Mecnun’a, ‘o kadar övdüğün Leyla bu muydu, bu kara kuru kızın neyini sevdin’ demişler, Mecnun bir bakmış ve dönüp tekrar bakmış; ‘bir de benim gözlerimle bir baksanıza’, demiş…”

Şimdi aynın karşısına geç, bir de benim gözlerimle kendine bak, demeyeceğim çünkü ben senin o temiz yüreğini sevdim Kral İnsan.

İnsanların birbirinden kaçtığı, kimsenin kimseye güveninin kalmadığı bu zamanda senin gibi yüreği engin ve hasbi bir insan sevilmez, sayılmaz mı be Kral İnsan.

Kral İnsan sen de bilirsin ki biz bu mekânda dost olduk birbirimizi karşılıksız sevdik.

Ve yine bilirsin ki; menfaat üzerine kurulu dostluklar menfaatlerin bittiği yere kadar devam eder Kral İnsan.

Lakin Allah için sevdin mi, bil ki o sevgi baki kalır Kral İnsan…

Ve biz birbirimiz Allah için sevdik Kral İnsan.

Ve ne yaptık;  “Çilehanem” dediğim bu mekânı sizin gibi arkadaşlarla dost meclisine dönüştürüverdik be Kral İnsan…

Ve gerçekten “dost” olarak nitelendirebilecek arkadaşlarla her akşam bir araya toplanıp eski günleri yâd ederken ara ara gündemden de dem vuruk, açık fikir platformu gibi her konuda konuşup güldük ve hoş sohbetler ettik Kral İnsan…

Kral İnsan, öncelikle sana bu unvanı veren Malatya’mızın bilge insanına teşekkür etmek istiyorum.

Hem o güzel unvanını sizlere mahlas olarak verdiği için hem de bizleri bu mekânda toplayıp hoşça vakit geçirmemize vesile olan değerli abimize bir kez daha teşekkürler ediyoruz.

Kral insan bilirsin ‘çilehane’ demek sözlükte; “tarikat yapılarında dervişlerin çile dönemleri için yapılmış, yalnızca küçük bir kapısı bulunan, penceresiz ve dar oda” anlamlarına gelen mekân demektir.

Lakin bizim Çilehanemizin kapısı da var, penceresi de.

Ve odamız da gayet geniş.

Odamızda tarikat şeyhlerinin kafasını salladığı gibi biz kafamızı sallamayız ama sohbetler ederek birbirimizi bilgilendiririz, fıkralar anlatır güler eğleniriz Kral İnsan.

Kral İnsan; inan bu mekân sizinle güzeldir.

Eski insanlar; “Şeref-ül mekân bil mekin...” demişler bu konuda.

Yanı “Koltuk/mekan oturanı ile şereflenir.”

Ve bu mekân sizinle şereflendi Kral İnsan…

Dostun dosta güvenmediği, kadim dostlukların tükendiği, sevginin, saygının, muhabbetin bittiği bu zamanda, bu mekânı şereflendiren tüm arkadaşlar benim için birer rızıktır ve beni sizinle rızıklandıran Allah’a hamd ediyorum Kral İnsan…

Unutulmamalıdır ki, mekânlar insanlara göre şereflenir ve elbette zamanlar da be Kral İnsan.

Eminim gün gelecek; o gün bu mekânı hasretle ve özlemle anacağız Kral İnsan.

Bazen insandan mekân, bazen de mekândan insan şereflenir, değil mi Kral İnsan.

Demem o ki; mekân kendi başına şerefli olmaz, orada şerefli birileri oturmuşsa mekân şereflenir Kral insan.

Ve siz Malatya’mızın eşrefleri, bu mekânda akşamları oturup güzel sohbetler gerçekleştirdiğiniz için bu mekân şereflidir…

Ha bu arada çayını tazeleyeyim mi Kral İnsan?

Hele demli bir çay iç, kendine gel, celallenme öyle…

Tırnak içinden ifade edecek olursak; “seni biraz incitmişler galiba!”

Bana gelince, şereflendirdiğiniz mekânda, sizden sonra her şey susar…

Yer susar…

Gök susar…

Gece tüm bu suskunluğun üzerine siyah perdeni çeker be Kral İnsan.

Bense bu şerefli mekânda zamanımı da şereflendirmek için bilgisayarın karşısına geçer, klavyenin tuşlarına vurarak bu ölü sessizliğin sesi olmaya çalışırım Kral İnsan.