1. DÜNYA SAVAŞI

 Sanayi Devrimini gerçekleştiren büyük devletlerin hammadde arama, yeni pazarlar bulma ihtiyaç ve kaygıları zaman içinde sömürgeciliğin yayılmasına yol açmıştır. Egemenlik alanlarını genişletmek isteyen devletler, silahlanma yarışına hız vermişlerdi. Bu durum siyasi kutuplaşmalara sebep olarak kanlı ve yıkıcı savaşların çıkmasına zemin hazırlamıştır.

Fransız İhtilalı’nın ve Sanayi Devriminin neden olduğu köklü değişimler, Avrupa’da büyük rekabete yol açmıştı. Bu rekabet 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Avrupa devletleri arasında birbiri ardına imzalanan ittifak antlaşmalarına ve bloklaşmaya neden olmuştu. Bu blokların bir tarafında Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve İtalya yer alırken diğer tarafında İngiltere, Fransa ve Rusya bulunmaktaydı.

Taraflar arasında giderek tırmanan gerginlik, 28 Haziran 1914’te Avusturya Veliahdı Arşidük François Ferdinand’ın Saraybosna’yı ziyareti esnasında Sırp milliyetçileri tarafından öldürülmesi ile silahlı çatışmaya dönüşmüş ve Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasında başlayan savaşın yangını kısa sürede Avrupa’yı sarmıştır.

İttihat ve Terakki hükümetinin “Teşkilat-ı Mahsusa” aracılığıyla İngiliz ve Fransız sömürgelerinde yürütmeye çalıştıkları “İttihad-ı İslam” propagandası bu ülkeleri ciddi bir telaşa sürüklemiştir. Bu amaçla Türkiye’nin bir an önce savaş dışı bırakılması İtilâf devletlerinin en önemli amaçlarından biri haline gelmiştir.

En önemli sömürgelerinde Müslüman nüfusun fazlalığı özellikle İngiltere’nin Türkiye ile giriştiği savaşta alacağı sonuçların önemini artırıyordu. Türkiye karşısında başarısızlık özellikle Hindistan’da karışıklıklara yol açabilirdi. 

Almanya’ya gelince; Osmanlı Devleti’nin, kendisi yanında savaşa katılması Almanya için önemli avantajlar sağlayacaktı. Osmanlı Devleti, Boğazları kapatacağı için Rusya savaş silahları, araç ve malzemelerini müttefiklerinden temin etmekte birtakım engellerle karşılaşacaktı. Ayrıca Padişah-Halife’nin “kutsal cihat” ilânının İngiltere ve Rusya sömürgelerinin Müslüman halkını harekete geçireceği, Mısır, Hindistan ve Kafkasya’da ayaklanmalar başlatacağı düşünülmüştü. Fransız ordusunu altı haftada savaş dışında bırakmayı planlamış olan Alman Genelkurmayı; başlangıçta Osmanlı Devleti’nin savaşa katılmasından yana görünmüyordu.

Alman kuvvetlerinin Marn’da uğradığı başarısızlık ve Avusturya-Macaristan’ın, Galiçya’ya düzenlediği taarruzun kötü sonuçlanması üzerine planlarında değişikliğe gidilmiştir. Alman Devleti; Rusya’nın Kafkasya’ya kuvvet göndermesini sağlamak, İngiltere’yi de Mısır’ı savunmak zorunda bırakmak için, Osmanlı Devleti’ni savaşa katmak yönünde girişim başlatıldı.

Sömürge veya nüfuz alanı oluşturmanın başlıca rolü oynadığı bu genel savaşın nedenlerinden biri de Osmanlı topraklarını paylaşmaktı. İttihat-Terakki Hükümeti, devletin varlığını sürdürmek ve savaş sonrası oluşacak ortamdan yararlanmak amacıyla orduyu modern hale getirme çalışmalarına hız vermiştir.

Diğer taraftan iki gruba ayrılmış Avrupa’da kendisini yalnızlıktan kurtaracak ittifak arayışlarına girmiştir.

Savaşa uzanan sürece bakıldığında, Osmanlı idaresindeki Orta Doğu, sömürgeci devletlerin çıkar kavgalarına sahne olabilecek bir kaynağa, yani petrole sahip olmasından dolayı büyük güçlerin iştahını kabartan bir konumda idi. Osmanlı zamanında tarihin en huzurlu dönemini yaşayan Orta Doğu, özellikle “Sanayi Devrimi” sonrası Batı dünyasının başlattığı sömürgecilik hareketinde ilgi odağı olmuştur. Gelişen sanayi ve teknoloji ile üretimin artması Batı dünyasını yeni pazarlar aramaya yöneltmiştir. 19. yüzyılda petrolün sanayide kullanılmaya başlanması ile bu ilgi daha da artmıştır. Özellikle 20. yüzyıl petrol savaşlarının yaşandığı yüzyıl olarak tarihe geçmiştir.

Nitekim geçtiğimiz yüzyılda İngiliz devlet adamlarından Winston Churchill; “...Bir damla petrolün, bir damla kandan daha değerli olduğunu…” ileri sürerek petrolün İngiltere için önemine dikkat çekmiştir. Orta Doğu coğrafyası, sahip olduğu petrol ve gaz rezervlerinden dolayı günümüzde de büyük güçlerin ilgisini çeken bir konumdadır. Burası hâlâ Birinci Dünya Savaşı’nda çözümlenemeyen siyasi-iktisadi sınırlardan dolayı çatışmaların bitmediği bir coğrafya durumundadır.

Birinci Dünya Savaşı, iki kutuplu dünyanın birbiriyle her alanda kıyasıya savaşlarına sahne olduğu gibi, sonuçta büyük imparatorlukların sonunu hazırlayan bir sürece sürüklemiştir. Dahası siyasi, askerî, ekonomik ve toplumsal alanda köklü değişim ve dönüşümleri de başlatmıştır.

Avrupa, Asya ve Afrika cepheleri itibarıyla bakıldığında pek çok devlet Birinci Dünya Savaşı’na zorunlu olarak katılmıştır. Bu genel savaşta toplam 65 milyondan fazla asker seferber edilmiş; bunların 8,5 milyondan fazlası hayatını kaybetmiş, 21 milyon küsur kişi yaralanmış, 7,5 milyondan fazla kişi kaybolmuş ya da esarete mahkûm olmuştur.

Osmanlı Devleti; Çanakkale’de, Irak Cephesinde, Sina- Filistin cephesinde başlangıçta başarılı savunma savaşları vermiştir. Maddi ve teknolojik güçlere karşı zaferler kazanan Türk ordularının cephe sayısı arttıkça personel, silah, araç ve gereç ihtiyacı da karşılanamadığından zorunlu olarak taktiksel geri çekilme planları uygulamaya konulmuştu. Ancak savaşın sonlarına doğru mukadder yenilgiden kaçmak mümkün olamamıştır.

Bütün dünyayı etkisi altına alan, insanlığı büyük bir felakete sürükleyen: 1. Dünya Savaşının gerekçeleri, sonuçları ve günümüze etkileri bugün dahi sürmektedir. Birinci Dünya Savaşı birçok sorunu belki çözümlemiş gibi görünse de aslında daha fazla sorunun ortaya çıkmasına da zemin hazırlamıştır.

Bu büyük savaş siyasal sistemlerde köklü değişimlere yol açmış, imparatorlukların sonunu getirmiş, hanedanlıkları ortadan kaldırmış, diğer taraftan totaliter rejimle yönetilen ülkelerle demokratik ülkeler arasında ideolojik savaşların çıkmasına da zemin hazırlamıştır. Diğer taraftan sömürgeciliğin tasfiye edilmesine giden koşullara kapı araladığı gibi soğuk savaş dönemine uzanan süreci de tetiklemiştir.

Harp tarihi açısından bakıldığında, 1. Dünya Savaşı, muharebe yöntem ve teknikleri bakımından büyük dönüşümlere yol açmıştır. Özellikle kara orduları tahkim edilmiş ve ağır silahlarla donatılmış mevzilerde savaşlara katılmışlar; piyade tüfeklerinin atış hızı artırılmış, seri ateşli silah teknolojisinde gelişmeler olmuştur.