Günümüzde dünya, çeşitli coğrafyalarda yaşanan zulümlere karşı gösterdiği kayıtsızlıkla adeta kör bir seyirci gibi duruyor. İnsan haklarına, adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı olan birçok olay, dünya kamuoyunun gözleri önünde cereyan ederken, bu olaylara karşı gösterilen tepkisizlik, insanlık adına büyük bir utanca işaret ediyor.

Zalimler, kendi çıkarları uğruna masum insanların haklarına tecavüz ederken, dünya genelindeki birçok ülke ve toplum, bu zulümlere karşı duyarsız kalmayı tercih ediyor.

İnsanlık, zalimlere karşı birleşip dik durma yerine, sessiz sedasız izlemeyi seçiyor. Bir ülkede yaşanan zulüm, açlık, savaş ve insan hakları ihlalleri diğer ülkeler tarafından duyulsa da, çoğu zaman etkili bir şekilde karşı durulmuyor.

Uluslararası toplumun zalimlere karşı gösterdiği bu kör tepkisizlik, adalet duygusunu zedeliyor.

Dünyanın bir köşesindeki acılar, diğer köşelerde yaşayan insanlar için yabancı birer hikaye gibi kalıyor.

Çıkarlar, stratejik hesaplar ve siyasi oyunlar, insanlık onurunu koruma ve zalime karşı durma konusunda engel teşkil ediyor.

Dünya, zalimlere karşı kör olmuş durumda, çünkü görmesine rağmen duymuyor, duymasına rağmen ses çıkarmıyor.

Bu durum, insanlığın ortak vicdanını sarsmalı ve her bir bireyi, zalime karşı durma ve adaleti savunma sorumluluğuyla yüzleşmeye çağırmalıdır. Unutulmamalıdır ki, zalime karşı durmak, sadece mağdurların haklarını savunmakla kalmaz, aynı zamanda insanlığın onurunu koruma adına yapılan bir görevdir.

Bu kör seyircilikten uzaklaşarak, dünya genelindeki zulümlere karşı sesini yükselten bir toplum olabilmek için her birimiz üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeliyiz.