Malatya’da sokakta rastgele birine mikrofonu tutup, Ali Cengiz kimdir, diye sorsanız önemli sayıda Malatyalıdan mutlaka onu tanıdığına dair bir cevap alırsınız.
Kimi, bir zamanlar Malatyaspor yöneticisiydi, diye cevap verir.
Kimi, televizyonlarda yıllardır müzik programları yapıyor, onun sayesinde tanıdığımız, tanımadığımız birçok sanatçıyı dinliyoruz, diye sizi karşılar.
Bir başkası, ya şu Kültür, Turizm Müdürlüğünde çalışan yöneticilerden biri olacaktı, der.
Malatya’nın, Cengiz’in daha eskisini bilenler, Akçadağ’da öğretmenlik, okul idareciliği yaptığını, Akçadağspor futbol takımını çalıştırdığını (öğrencilik yıllarında kalecilik yapmışlığı da vardır), okul gazetesi çıkardığını size söyleyecektir.
Biz unutmuş olabiliriz, kendisi bile unutmuş olabilir ama Ali Cengiz’in yaptığı, uğraştığı birçok iş daha vardır. Bir saniyesini boş yaşamamıştır, her zaman hayatın içindedir.
Malatya Akçadağ’da Sultansuyu Harasında doğmuş, birkaç yıl öncesine kadar eşiyle orada yaşamaya devam etmiş, daha doğrusu, öğrencilik, askerlik gibi zorunlu ayrılışların dışında, Sultansuyu’nda ikamet edip Malatya’da yaşamış, oradaki lojman yıkılınca şehir merkezindeki evine gelmiş, memleketini hiç terk etmemiş, edememiş, hatta 6 Şubat 2023 felaketinin, felaketlerinin ardından bile, üstelik hem kendisinin hem çocuğunun evini kaybettiği halde, Malatya’sını, Akçadağ’ını terk etmemiştir.
İstese Malatya’yı aynı gün terk edebilir, hiç geri dönmez, başka bir şehirde hem kendisine hem ailesine çok rahat bir hayat kurabilme olanağına sahip olmasına karşın…
Üstelik sağlık sorunları olmasına, sürekli kontrol altında tutulması, takip edilmesi gereken sağlık problemlerine karşın.
Hatırlayabildiğimiz kadarıyla Ali Cengiz’in yaptığı işleri yukarıda demeye çalıştık. Malatya’nın, Akçadağ’ın Ali Cengiz’i, Mustafa ve Gülüstan Cengiz’in evladı, Emine Cengiz’in eşi, Mustafa ve Erol’un babası Ali Cengiz’i karakterini, insani yönlerini de işin içine katarak size anlatmaya çalışalım.
Birçoğumuz Ali Cengiz’in kim olduğunu biliyor olabiliriz ama son yaşanan, akıllara zarar, bir “atama” kararından sonra tekrar yazılması gerekiyor, onu Malatya’yı bildiğini sananlara anlatmak şart gözüküyor.
Cengiz, kabına sığmayan, yerinde duramayan, sürekli bir işler yapmak isteyen, yeri geldiğinde elini taşın altına koymaktan kaçınmayan bir insan. Seksenlerin sonunda Akçadağ’da Anavatan Partisinden bir belediye başkanlığı denemesi oldu, bu hayali gerçekleşmeyince Malatya Turizm Müdürlüğüne atandı. İlk başlarda bu atamanın siyasi olduğu ileri sürülüyor, Cengiz’in bu işi kıvıramayacağını iddia edenler bulunuyordu.
Ama Cengiz beklentileri boşa çıkarıp çok iyi bir turizm müdürlüğü yaptı, Malatyalı turizmde altın yıllarını onun yöneticiliği döneminde yaşadı. O zamanlar Turizm Müdürlüğü, Kültür Müdürlüğünden ayrı bir idari yapılanmaya sahipti. Şimdilerde pastane olan, merkez postane binasının çaprazında, İnönü Caddesi üzerindeki 2 katlı Turizm Müdürlüğü, az sayıda personeliyle, adeta bir seyahat acentesi gibi hizmet veriyordu.
Turist Malatya’ya geldiğinde gideceği, bilgi alabileceği bir seyahat acentesi olmadığından ilk durağı Turizm Müdürlüğü idi. Bildiğiniz, resmi daire.
Ali Cengiz hiçbir zaman klasik bir memur olmamıştı, olamaz da. Klasik memurdan kastımız sabah 8’de işe gel, akşam 5’te git, memuru değildi anlayacağınız. Memurları da bu düzene uymuş, Malatya için çalışıyorlardı.
Turistler de şaşırıyorlardı bu duruma, burası hiç alıştıkları resmi daireye benzemiyordu. Sabahın erken saatlerinde gelen turist çantasıyla kabul ediliyor, yükü orada gayri resmi emanete alınıyor, tur kaydı yapılıyor, öğlen vakti Malatya turizmini başlatan adam olarak bilinen Şevket Aydın’ın temin ettiği minibüslere binerek Nemrut Dağına yola çıkıyorlardı.
Dedik ya, Cengiz bildiğimiz memurlardan değildi. Yaz ayı sabahları Sultansuyu Harası’ndan domates, biber, yeşillik getirirdi çanta dolusu, yanına peynir, zeytin alınır, Şef Mehmet Pektaş’ın elektrikli ocağında çay demlenir, karnı aç olan turist de buyur edilirdi.
Turizm Dairesi kesinlikle Türkiye’nin en şenlikli turizm bürosuydu.
O kadar ki, turistlerin referans aldığı seyahat rehberi kitaplar hem Ali Cengiz’den hem Malatya Turizm Bürosu diye zikrettikleri kurumdan övgü dolu sözlerle bahsediyor, “direktör çok sempatik” yazıyorlardı. Malatya, o zamanın 67 vilayeti arasında parmakla gösterilen turizm daireleri arasındaydı. Bunlar “abartı” değil, halen o kitaplarda yazılı duran ifadelerdir.
Turist geliyorsa dairede mesai mefhumu olamazdı Ali Cengiz’in bulunduğu yerde. Akşamın 6’sı gibi garaja Kapadokya yöresinden turist getiren otobüsler olduğundan beklenir, turistle ilgilenilir, gerekli bilgi verilir, kayıt yapılır, otel rezervasyonu istiyorsa bütçesine göre otel ayarlanır, daire öyle kapatılırdı. Şimdi yerinde yeller esen, birkaç yıl öncesine kadar Eski Köy Garajı dediğimiz, şehirlerarası otobüs terminalinde bir büro açılmış, turist orada da karşılanır, ihtiyacı giderilirdi.
Malatya’ya binlerce turist geliyor, akıyor, iş yoğunluğu artıyordu, personel sayısı yetersiz kalıyordu ama Cengiz ilişkileri sayesinde dışarıdan dil bilen kişileri de seferber edip, işin içine kattı.
Turiste sadece resmi dairede bilgi vermekle olmayacaktı. Malatya turizminin gelişmesi, kalkınması için Nemrut Dağı’na Malatya’dan giden yolun düzeltilmesi gerekiyordu. Cengiz, mesaisinin belki yarısından fazlasını bu yolu düzeltmeye harcadı. Defalarca Ankara’ya gitti geldi, bürokratlarla, basın mensuplarıyla ilişkileri oldu bitti iyiydi. Malatya-Pütürge Tepehan-Nemrut arasındaki o yol düzeltilsin diye çalmadığı kapı, “bir himmet edesiniz” diye ricada bulunmadığı kapı kalmadı.
Ödenekler gelip, yollar yapılırken sanki şantiye şefiymiş gibi yolu açan arabaların yanından ayrılmadığı günler oldu.
Personeliyle ilişkisini hep iyi tuttu, başarısında bunun payı olduğu gerçek. Alışılagelen bir müdür tipi olmadı. Personelle arkadaş gibiydi. Öğlenleri yemekler birlikte yenir, kendisi de yemeyi içmeyi oldukça seven, bu yönüyle de epey meşhurdur, birisi olarak fırına verilecek yemeklerin hazırlanmasına destek olur, sebzeyi meyveyi yıkar, doğrar, kendince ince ayarları verirdi.
Bir defasında dönemin Turizm Bakanı Mustafa Taşar Nemrut Dağına gelecek, orada misafirlere ikramda da bulunulacaktı. Cengiz, birkaç gün önceden gidip Güneş Motel’e yerleşti, ikramın yapılacağı gün mutfak tarafına geçip bizzat çalıştı, yemek, salata, meze hazırlayanlara yardım etti.
Cengiz’in o zamanlar yıllık izin kullandığı pek görülmemiştir. Kullanmışsa da, gidip evimde birkaç gün yatayım, dinleneyim veya sahil kentlerinden birine gidip denize gireyim diye değil bir zorunluluk yüzünden kullanmıştır. İzindeyken bile kafasını yine Malatya’ya yormuş, başka şehirlere gitmişse oradan buraya nasıl turist getirebiliriz diye acente sahipleriyle, sektörün etkili örgütlerinde başkanlık, yöneticilik yapanlarla iletişime geçmiştir.
Malatya’nın tanıtımı için turizm fuarlarında yaptığı çalışmalar ayrı bir hikayedir. Malatya, Ali Cengiz olmadan, turizm fuarına gidememiştir çünkü stantların düzenlenmesi, içinin doldurulması bir yana, fuarda iyi organize olabilmek, gidenlerin konaklamasını, yeme içmesini temin etmek adına hep “Ali Cengiz eşsiz ilişki ağı” devreye girmiştir.
Mesela fuar için İstanbul’a gidildiğinde Malatya heyeti hep Pera Palas Otelinde kalmıştır. Üstelik tek kuruş ödeme alınmadan. Çünkü Malatya heyeti “patronun özel misafiri” idi.
Aslen Akçadağlı Hasan Süzer, Cengiz’i evladı gibi seviyor, bir dediğini iki etmiyordu. Zaten Cengiz’in girişimleri, ısrarı sayesinde, çocukluğu memleketi Akçadağ yerine Gaziantep’te geçen, Malatya’ya uzak da kalan Süzer şehrimize gelerek ilk büyük turistik otelin işletmeciliğini üstlenmiş, yıllarca da bu işe devam etmiştir.
Hasan Süzer bununla da yetinmeyip yurtdışından acentelerle anlaşıp binlerce yabancı turisti getirip Nemrut turlarını ilimiz üzerinden yaptırmıştır.
2003’de iki bakanlık birleşince Cengiz’e müdürlük verilmeyip Kültür Müdürü Derviş Özbay tercih edildi. Dönemin AK Parti Milletvekili, partinin Malatya’daki en etkili ismi Ali Osman Başkurt, yıllar sonra bir televizyon programına katıldığında, nerede hata yaptığının sorulması üzerine “… Benim en büyük hatam Ali Cengiz’in Kültür ve Turizm Müdürlüğüne getirilmesini engellemem oldu” karşılığını verecekti dürüstçe.
Cengiz, bir çeşit devre dışı bırakılmış olsa da küsmedi, işine baktı, turizm şube müdürü olarak görevine devam etti. Bu arada Malatya’ya gelen turistlerin sayısında önemli düşme de oldu.
Cengiz boş duramazdı. Malatyaspor 2000’lerde, 11 yıl aranın ardından, Süper Lige dönüş yapmıştı. Malatyaspor yönetim kurullarının vazgeçilmez ismi olmuştu artık. Hikmet Tanrıverdi yönetiminde Malatyaspor için çırpınıp duruyordu.
Çalışkanlığı, gayreti, bir dakika boş durmayışı orada da göze çarpıyordu. O dönem Malatyaspor büyük başarılar gösterip UEFA Kupasında ülkemizi temsil etme hakkını kazanmıştı. Ama İnönü Stadı UEFA standartlarına uygun değildi, acilen gerekli düzenlemelerin yapılıp birkaç ay içerisinde yetiştirilmesi gerekiyordu.
Cengiz, sabahın erken saatinden gecenin geç saatlerine kadar stattan ayrılmadı. Zeminiydi, tribünüydü maça hazır edilsin diye canını dişine taktı.
O işten de alnının akıyla çıktı.
Çalıştığı kurum resmiyette Malatya’nın kültürel ve tarihi değerlerinin korunması, tanıtılmasından sorumluydu ya. Bunu kurumun dışına taşıyordu bir anlamda.
Malatya’ya konser için gelen sanatçıların, koroların karşılanması, organizasyonların düzgün bir şekilde yürütülmesinden de kendini sorumlu sayıyordu. Elbette bir mecburiyeti yoktu ama Cengiz’in sanatçılarla da inanılmaz derecede geniş, olumlu ilişkileri vardı.
Hele Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, yani TRT. TRT’nin Malatya’daki fahri genel müdürü gibiydi. Bir TRT mensubu Malatya’ya gelsin de Ali Cengiz’in yanına uğramasın, mümkün mü? Maç anlatmaya gelen spiker de haber için gelen de konser için gelen de…
Hatta askerlik görevini yapmak için Malatya’ya gelen TRT mensupları bile.
Derler ki, Ali Cengiz’in canı istesin, TRT’den Malatya’ya getiremeyeceği ekip yoktur.
Çünkü insanlar gayretini, samimiyetini, misafirperverliğini, güler yüzünü, kendisiyle barışık karakterini görüyor, biliyor, onun talebini yerine getirmekten mutlu oluyordu.
Ali Cengiz hakkında benzer çok şey yazabilir, diyebiliriz. Başta dediğimiz gibi, unuttuklarımız elbette olacaktır ama bu yazılanlar da yeterlidir.
Ancak…
6 Şubat 2023 depreminden sonra Malatya için yaptıklarına ayrı bir parantez açarsak ona en büyük haksızlığı yaparız.
Malatya’yı ilk günden terk edebilir miydi? Ederdi.
Kimse bir şey diyebilir miydi? Diyemezdi.
Yaşını, başını almış, sağlık sorunları var, evleri yıkılmış, herkes gibi onun da kalacak yeri yok, bir çadırın zor bulunduğu, konteynerin hayal olduğu ilk felaket günlerini hatırlayın.
Cengiz, deyim yerindeyse, gövdesini ortaya koydu. Gitmedi. Çalıştığı kurumun binası, Kongre ve Kültür Merkezi, toplanma alanlarından biri olmuştu, onlarca insan içine, bahçesine kurulan çadırlara sığınmıştı. O kadar insanın yemeği, yatması, kalkmasının sorumluğu dairenin üzerindeydi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy da Malatya’ya görevlendirilmişti, yanında çok sayıda bürokratı da vardı.
Cengiz, deyim yerindeyse, gövdesini ortaya koydu. Gece demedi gündüz demedi, işçi gibi çalıştı, koşturdu. Kendisi bir depremzede iken depremzedelerin yarasına merhem olmaya çalıştı, benim evim barkım da gitmiş demedi.
Dönemin Kültür ve Turizm Müdürü Çetin Şişman bakanın yanında görev yaparken, müdür vekilliği Cengiz’e bırakılmış; Cengiz’in yükü daha da artmıştı.
Müdürlüğün sorumluluğu çok olunca, Cengiz de memleketin derdiyle dertlenen, kendi önceliğini bir tarafa bırakıp Malatya’nın, dairesinin sorunlarıyla ilgilenmeyi iş bilen bir karakter olarak çabaladı durdu. Yakın tarihte konteyner ayarlanana dek koltuklarda, sandalyelerde uyudu başkalarıyla beraber.
Bakanlık kararıyla müdür vekilliğine atandıktan sonra mütevaziliğini kaybetmedi. Mesela odasını değiştirip, zorunlu kabuller, ziyaretler olmadıkça, makam odasına bile geçmedi. Şube müdürüyken kendisine tahsis edilen odada oturmayı tercih etti.
Bu atama Malatya turizm camiasını, kültür camiasını bilenleri mutlu etmişti. Hatta yabancı turist sayısında bir hareketlenme olunca (Arslantepe ve Nemrut ziyaretleri), Ali Cengiz’in ayağı uğurlu geldi, kaç yıldır yabancı turist görmüyorduk, denilmişti.
Siz ne yaptınız?
İşte bu Ali Cengiz’i görevden alıp Ordu’dan bir il müdürü gönderdiniz. Bir yıllık memur bile değil. Eskiden memurlukta “asaletin tasdiki” diye önemli bir kavram vardı. Bir yılını doldurmadan memur bile olamazdınız resmiyette. Yönetici olmak içinse ortalama 8 yılın geçmesi gerekirdi.
Sınavsız, tamamen siyasi ilişkilerle müdür atadığınız, belki hayatında Malatya’yı görmemiş, görse bile şehri bilmesi mümkün olmayan, birini müdür olarak yolluyorsunuz.
Kimin yerine? Ali Cengiz’in yerine…
Cengiz’i bir tarafa bırakalım: Yahu Malatya’ya bu reva mıdır, hak mıdır, hukuk mudur? Tarihi on bin sene öncesine kadar giden, Büyükşehir Belediye Başkanının her fırsatta “insanlık medeniyetinin başladığı yer” diye göklere çıkardığı şehrin kültürünü, turizmini bir yıllık memur bile olmayan birine teslim etmenin aklı, mantığı, hukuku, adaleti nerededir?
Belki de Malatya bu muameleye layıktır.
Yorumlar
Akçadağ - Emeklerine sağlık. Güzel insan. Bence ilk denemede yapamadığı Akçadağ Belediye Başkanlığına tekrar aday olsun. Bu sefer olabilir... Akçadağ'lı hemşehrisine sahip çıkar!
Ayhan Aksoy - Selamunaleykum. Ben 10 yıl Malatya da ikamet eden biri olarak diyebilirim ki Ali Cengiz abi gibi bir adam zor gelir Malatya ya. Malatya da Ali Cengiz abi gibi bir adamı zor yetiştirir. Malatya ve halkı Ali Cengiz abinin değerini bilmeli ve sahip çıkmalıdır. Saygılarımla.
Hiktan - Çok güzel bir hayat hikayesi Başarılı çalışmalarına bende şahitim
Merve Hilal Gül - Ali Cengiz Malatya'nın duayen isimlerinden biridir. İyi ki Malatyalı dedirtir. ?