Kur’an-ı Kerim öncelikle doğrudan seslendiği Mekkelileri değiştirmeyi amaçlamıştır. Putperest bir topluma seslenirken türlü zorluklarla karşılaşmıştır.

Hayattaki ve kafadaki putların bir anda kırılması kolay değildir. Önce zorluklarla baş etmek lazım.

Ekonominin en büyük gelirini oluşturan putlara kafa tutmak ne kadar zor!

Kur’an-ı Kerim putperest Mekkelilerin inancının çürüklüğünü ortaya koyarken aynı zamanda ekonomik gelirlerine de büyük bir darbe indirdi.

Kur’an’ın Allah’tan gelip gelmediği umurunda olmayan, putlara tapmanın akıldışı olduğunu içlerine sindiremeyen Mekke’nin ileri gelenleri sürekli Hz. Peygamber’i ve Kur’an’ı köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlardı.

Hz. Muhammed’in (s.a.v.)ve getirdiği vahyin kuyusunu kazmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlardı.

Hz. Peygamber’i susturmak için türlü yollara baş vuruyorlardı. Suikast düzenlemek, deve işkembesini üzerine dökmek ve boykot etmek, sahabeleri ise âdeta Çin işkencesine tabi tutuyorlardı. Hakikatten vazgeçirmek için ne kadar yol varsa hepsini bire bir uyguluyorlardı.

KUR’AN’I SUSTURMAK İÇİN KAMPANYA BAŞLATANLAR

“Tarih geçmişle ilgilidir, gelecekle ilgilenir” diyen Yusuf Kaplan’a selam ediyoruz.

Çünkü Kur’an-ı Kerim indirildiği çağda boğulmak istendiği gibi yaşadığımız çağda da benzerlerinin Kur’an’a uygulanmaya çalışıldığını görüyoruz. Söz gelimi Kur’an’ın ateşlerin içinde yanmasını ve sonra kül olmasını isteyenleri görünce Ebû Cehiller’in öldüğünü nasıl iddia edebiliriz?

Kur’an’ın anlamını tahrif etme ve yakma eylemleri zihnimizde büyük hasarlar bırakıyor. Ancak asıl üzücü olan Müslümanların sinir uçlarıyla oynandığı halde bu olaylar karşısında sinik ve sönük bir duruş sergilemeleridir.

Modern Kur’an karşıtları, Mekkeli Müşriklere taş çıkartır.

Mekkeli Müşrikler Kur’an’ın konumunu düşürmek için kutsal saydıkları bir tane bile metin getiremediler. Bu sefer şiir ve geçmişlerin masalları demekle Kur’an’ın değerini düşüreceklerini zannettiler.

Modern Kur’an karşıtları ona meydan okudular, başaramadılar, hatta bu işe girişen bazı meydan okuyucuların arasında Müslüman olanlar var.

Kur’an’ın tarihsel, herkese hitap etmeyen bir metin olduğunu dayatmaya çalıştılar ve çalışıyorlar. Ancak tarihselciliğin ucunun nihilizme uzandığını fark eden Müslümanların çoğu bu zokayı yutmadı. Çünkü bu nevi anlayışlar, herhangi birinin ne imanını güçlendirir ne de hakikate yaklaştırır.

Kur’an’ın hükümlerinin “Son Yaşama Tarihinin” geçtiğini söylediler. Batı hukukunun ise kabile toplumları dahil herkes için yaşanabilir olduğunu gözümüzün içine baka baka söylediler.

“Çöl Kanunu” dediler bu da tutmadı. Çünkü Kur’an bizzat şehre indi, yeni hükümler getirdi. Toplumun algılarını ve yaşayışını düzeltmeyi amaçladı.

KUR’AN’A NEFRET KUSAN SALDIRGAN GRUPLAR

Artık a planları tutmayınca 'b' planlarına geçtiler.

Kur’an hakkında güçlü şüphe tohumu ekemeyenler bu sefer çareyi onu yakmakta buldular.

Kur’an’dan soğutma çabaları karşılık bulamayınca pençelerini gösteriyorlar.

Nefretlerini yıkmak ve yok etmek şeklinde gösteren saldırganlar, akılları sıra Kur’an’dan vazgeçirmeye çalışıyorlar.

Halbuki kötü reklam bile zihne diş geçirerek varlığını koruyabilir. Bu yolla da olsa Kur’an hiçbir zaman gündemden düşmeyecek. Çünkü Kur’an sarsılmaz kaledir.

Araştıranların gönüllerine su serpen bir ilaç olduğu fark edildiğinde hakikate teslim olanların sayısında ciddi artışlar görülüyor.

Zaten yapılan istatistikler de bunu ispatlıyor. Batı bir başka plan düşünmezse Kur’an’a inananların sayısındaki müthiş artışın önünü kesemeyecekler.

Onlar (ilâhî ışığa kucak açacakları yerde) Allah’ın nurunu ağızlarıyla(iftiralar ve boş sözlerle) söndürmek istiyorlar; oysa Allah, -inkârcılar istemese de- nurunu mutlaka tamamlayacaktır.(Saff, 61:8)

Sevgili Okur!

Cemil Meriç’in bir sözünü paylaşıyorum:

“Bütün Kur’an’ları yaksak, bütün câmileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlıyız; Osmanlı, yani İslâm. Karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın!”