Bugün bir yüze değil, bir konuya ustura vuruluyor, ancak kelimelerin yüzü kanamıyor, sadece kelimelerin üzerindeki pürüzler gideriliyor. Yani kelimeler sinek kaydı tıraş oluyorlar!

İnsanların kâhir ekseriyetinin zihnine kene gibi yapışan “Din Toplumun Afyonudur” sloganına büyüteç tutuyoruz.

Tarihin bir döneminde yenilir yutulur cinsten olmayan bu sözü söyleyen Karl Marks’ı sanık sandalyesine oturtuyor ve sorguya çekiyoruz.

DİN TOPLUMUN AFYONU MU?

Marks’ın “din toplumun afyonudur” sözünü, hangi bağlamda söylediğini araştırmadan bu ifadenin birileri tarafından Türkiye özelinde İslâm’a karşı bir silah olarak kullanıldığına şahit olmaktayız.

Marks şöyle söylemektedir:

“Din içinde çekilen ıstırabın/acının, aynı zamanda gerçekte çekilen acının bir ifadesi ve gerçek acıya karşı bir protestodur.

Din, baskı altında ezilen yaratığın iç çekişidir; kalpsiz bir dünyanın kalbi ve ruhsuz koşulların ruhudur. Halkın afyonudur.”

Bu sözünden ötürü onu hesaba çekiyoruz. Marks’ı sorularla ezmeye çalışırken ve terletirken; o, hedefinde dinlerin olmadığını itiraf etmek istiyor sanki.

Bu cümleden anladığımız din, ezilenlerin sömürenlere başkaldırmalarını önlemez.

O, İnsanların acılarını dile getirip‘ ağrı kesici ’görevi görmektedir.

DİN: KALPSİZ DÜNYANIN KALBİ

DNA’sıyla oynanan din “afyon”, temelleri sapasağlam olan din ise “kalpsiz dünyanın kalbi”dir.

Dinin ‘baskıya karşı bir başkaldırı ve acıları dindirme aracı’ olma yönü afyona benzetilmiş olabilir. 

Çünkü ‘afyonun’ öncelikle bir ‘ uyuşturucu’ değil, tıpta ‘ağrı kesici’ olarak da kullanıldığı bilinmektedir.

Bu sözün söylendiği dönemde insanın kanını sülük gibi emen, eşitlik ve adaleti hiçe sayan sömürgeciler boy göstermekteydi.

19. yüzyılın iş kollarında sınıflaşma, sefalet ve sömürü benzeri problemler doğuyordu.

O dönemlerde “acı” çeken, baskılar altında ezilen insanların aspirin gibi dine sarılmaktaydı. Asıl mesele sömürenler ve sömürülenler hakkındadır. Sömürenler kapitalistler, sömürülenler ise işçilerdir.

Zalim ile mazlumun savaşında din, mazlumdan taraftı, onun ilacı ve güç kaynağıydı.

DİN DEĞİLSE KİM SUÇLU?

Din, aslında insanlar arasında huzuru ve güveni sağlama amacındadır.

Dini huzursuzluğun, güvensizliğin ve sefaletin kaynağı görmek doğru değildir.

Çünkü burada suçlu din değil, hokkabazlar ve sahtekarlardır.

“Din toplumun afyonudur, din akıldan uzaktır ya da din dogmadır” şeklindeki sloganik dayatmalarla İslâm’ı da hizaya getirme çabaları temelsiz ve köksüzdür.

Dolayısıyla din başlı başına potansiyel suçlu ilan edilemez. İlan etmek de başlı başına yanlıştır.

Şair ve düşünür Sezai Karakoç haklı olarak, asıl Marksizm’in afyon olduğunu şöyle ifade ediyor:

“Dine afyondur diyen Marksizm, asıl kendisi, yirminci yüzyılın afyonu olarak kafaları tütsülemekte, ruhları körleştirmektedir.” (Çağ ve İlham II, 26)

Sevgili Okur!

Sorgumuz bitmeden bu sözün sahibinin sandalyeden kalkmasına izin vermiyoruz.

Gelecek yazımızda sloganın farklı bir yönünü ele alarak zihinlere kök salmış bu sorunu, bir nebze olsun açıklığa kavuşturmaya çalışacağız.