Bize her yeni gün bir kez daha affeden Rabb’e hamd olsun! Sizleri selamların en güzeli ile selamlıyorum!

Kıymetli okurlar !

Eleştiri içeren tüm yazılarımda da belirttiğim gibi bu yazımda da eleştirmenin yanlışa “yanlış” demenin yanlış bir iş olmadığını, Çamur atmadan eleştirmenin, dostluğun bir cilvesi olduğunu bir kez daha ifade ediyorum.

Seçim günü milletimiz gönül sofrasını yeniden Ak Parti iktidarlığına açtı. Her seçim olduğu gibi bu seçimde de (bazıları hariç) milletimizin oy vermeyen kısmı, efendiliğini göstererek saygıyla karşıladı.

Ancak oy verirken hiç kimse zamların bu boyuta ulaşacağını tahmin etmiyordu. Belki de ediyordu fakat her ortak olduğu parti liderine farklı anlaşmalar yapan, defaatle yenilgilerine rağmen CHP’nin koltuğunu bırakmayan diktatör Kılıçdaroğlu’na vermek yerine yeniden reise rey vermeyi kabul etti.

Bu zamlardan milletimizi suçu neydi?
Her türlü vergiden kaçabilmek için türlü türlü işlere başvurmak mıydı? Yoksa sadece Türk Vatandaşı olması yetiyor muydu?

Bu kadar vergi zammı çok acımasızca ve korkutucu!

Korkutucu olmasındaki maksat, ülke ekonomisine ki batış yahut, yolsuzluk iddiası…

20 yıldır ülkeyi bu yaşına gelene kadar yöneten adam, “yapsaydı daha önceden de yapabilirdi!” anlayışı ile korkunun yolsuzluk kısmını eliyorum.

Ülke ekonomimizi etkileyen en büyük sebeplerden birisi de hiç şüphesiz asrın felaketi  olan deprem olabilir. Ve bununla birlikte yardım kampanyasında söz verilen miktarların yerine getirilmeyişidir!

Buna ek olarak da pek kıymetli devletimizin harvurup harman savurmasıdır! Seçim öncesi kesenin ağzı epey bir açılmıştı, bu doğru. Hadi biz bunu seçimi kazanmak için yaptığını varsayıp bir tarafa koyalım.

Göçmenlere verilen haksız ve gereksiz maaşları da bir tarafa bırakacak değiliz elbette. Devletimiz zaten gereken yardımı gereğince yerine getiriyor, buna ek olarak verilen maaşlar da neyin nesi?

Şunuda eklemekten hoşnut duyacağım ki, devletimizin, ülkemizdeki zengin kesime, büyükbaş esnaflara, fabrikatörlere kısacası iş insanlarına tanıdığı imkanların yüzde kaçı standart kesime, küçük esnafa yapılıyor?

Faiz yiyen bir milletiz, bu inkâr edilemez!
İhtiyaç kredisi de dahil olmak üzere kredilerin iyisini zenginleri açan bir sistemimiz var!

Yükselen enflasyonla birlikte, zengin daha zengin; fakir daha fakir oluyor! Neden küçük esnafa gereken destek verilmeyip de, imkân tanıyıp da ticari piyasadaki sayıyı arttırılmıyor?

Ülke ekonomisi ticaret ile hareketlenir. Ama bizim sistemimiz ve enflasyon ticaretten uzaklaştıran bir sistem. Tabii bu işin içinde milletimizin de parmağı var ama oraya girmeyeceğim orası farklı bir mesele.

Teşvik de oldukça zayıfız. Para akışı da oldukça düşük. Çünkü ticaret zayıfladı.

Seçimi muhalefet kazanmış olsaydı, ekonominin durumu bu kadar kötü de olmayabilir de bir başka cihette.

Zamların nereden geldiğine bağlı olarak değişkenlik gösteren bu durum, muhalefetin destekciliği gerekçesiyle ekonomik müdahale yapılmaya bilirdi.

20 yıldır yapılmayan bu zamlar neden bu yıl yapıldı?

Zamların altında imzası olan reis, elbette ki herkesin bildiği gibi yapılan zamları kendi cebine koymuyor!

Zaten çalacak olsaydı bu işi çoktan yapar, yaşı geçmeden yapıp, emrindeki hazinenin tamamını boşaltıp, sarayın sözde altın tuvaletini de alır kendi başına muazzam bir hayat yaşayabilirdi. Hepimizin de gördüğü gibi bu yaşına rağmen hâlâ koşuşturuyor.

Ben ekonomist değilim!

Ancak ülke ekonomisinin Türkiye’nin Avrupa birliğine katılması ile toparlanacağına inanıyor, milletimizin de kendine çekidüzen vermesi neticesinde, ekonomide bir düzlüğe gidilebileceğini düşünüyorum.

Sağlıcakla kalın, selametle…