Birileri önceden seçim vaatlerinde çiftçilere traktör dağıtacağız diyerek koca ama koskoca bir yalan ortaya atmıştı, zira seçimden sonra böyle bir şeyin sadece dikkat çekmek için yapıldığı söylenmişti...

Aynı seçim vaatleri büyükşehir belediyeleri için de yapılmıştı. Biri, “ben ekmeği suyu sütü bedava dağıtacağız, ulaşımı ucuzlatacağım” demişti. Seçimin ardından neredeyse 3 sene geçti ama o kadar büyük bir yalandı ki, kimse artık bu yalanları sorgulamıyor bile...

İşte aynen öyle de bugün biz seçilirsen Suriyelileri göndereceğiz vaadi atıldığı. Öyle ki, kendi partilerindeki insanlar bile bu vaadin gerçekleşmesinin imkansız olduğunu istemeden de olsa itiraf etti...

Dün birlikte yürürüz deyip seçimde destekleyenler, bugün milletin parası ile Karadeniz turu yapanları topa tutuyor. Dün ile bugün arasında çok büyük fark var. Muhalefet ile iktidar arasındaki fark gibi. Zira bugüne kadar verdiği hiçbir vaadi yerine getirmeyen bir muhalefet ile bugüne kadar her projeyi ve vaadi yerine getiren canlı örneklerini ortaya koyan bir iktidar var karşımızda...

Bir kişide bulunan sıkıntının alameti, sürekli aynı hatayı tekrarlamasıdır. Her seferinde muhalefeti destekleyen kesim, her seçimde hüsrana uğruyor. Zira hiçbir vaat yerine getirilmiyor, her söz havada kalıyor...

Huylu huyundan vazgeçmez, muhalefet de eski kabuğunu kırıp yeni görüntüsü ile milleti aldatamaz. Çünkü kabuk aynı, renk aynı, cisim aynı, kafa aynı. Vaatler şahane ama seçim bahane.

Kafa aynı kafa.

Değişen bir şey yok. Bir tek değişim ve yenilikçi emaresi yok.

Hatta iktidar olma hevesleri bile yok.

Dün kanımızla canımızla bu ittifakı bir arada tutacağız, kimse bizi parçalayamaz diyen muhalefet param parça oldu.

Neden, çünkü aday belirlemede hem fikir olamadılar, herkes kendi adayının ittifakın ortak adayı olmasını istiyor...

İstikrar yok, birlik yok, milleti düşünmek yok, sadece çıkar ve menfaatler var. Zira onları bir araya getiren de bu zaten. Sadece ve sadece çıkar...

Ama bu çıkarları öyle bir yüce ki, her şeyin hatta devletin, milletin, vatanın da üstünde tutuluyor. Çıkarlar partiler, devletler, uluslar üstü kabul ediliyor...

İşte bu yüzden tek ses olamadılar, tek yumruk olamadılar, tek güç olamadılar, tek kalem olamadılar. Herkes kendi kibrini ortaya koydu ki, Allah da bunları muvaffak etmiyor, daima aralarında ikilik meydana geliyor...

Henüz iktidarın karşısına çıkarabilecekleri bir adayları yok, hoş öne çıkan adayların bile kariyerleri, geçmişleri, yaptıkları milletin istediği aday profilini oluşturmuyor. Ne muhalefetin başı, ne de o büyükşehirlerde atıp tutanların hiçbiri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısında rakip olabilecek dengede değil...

Bugüne kadar tek hizmet yapmayıp, milletin parası ile zengin olan, bir tek projeyi hayata geçirmeyen, bir dikili ağacı bile olmayanlar, bugün Cumhurbaşkanlığı için bir biri ile yarışıyor...

Aynı partiden neredeyse 3-4 farklı ses çıkıyor. Her biri ben adayım, ben aday olacağım dercesine hareket ediyor. Kimse için aday olmaması noktasında bir engeli yok. İsteyen istediği partide istediği ittifakta aday olabilir...

Ancak önemli bir husus var. Aday olacak kişi evvela kendine dönüp bir bakmalı. Milletin ve halkın cumhurbaşkanı olması için yeterli miyim, bugüne kadar ne yaptım, ben buna layık mıyım, bu ağırlığı taşıyabilir miyim, bu liderlik vasfı gerçekten de bende var mı, millet de beni acaba seçer mi, ben bu seçimi kazanabilecek noktada mıyım diye kendi kendini muhasebe etmeli...

Öyle her önüne gelen ben adayım diyemez. Cumhurbaşkanı olacak kişi, her şeyden evvel geçmişi temiz olmalı, ahlaklı olmalı, olgun dik duruşlu olmalı, halka yakın ve sevecen olmalı, inançlı ve halkın değerleriyle bütünleşmeli. Bu profil muhalefetin hangi adayında var acaba düşünün bakalım!