Daha seçimler için 1 yıl var. Ama saflar hiç olmadığı kadar sık. Herkes ya kendine bir sandal bulmuş, ya gemiye binmiş, yahut gemiye ihtiyaç duymadan kendine bir yol çizmiş...

İster istemez bu tufan kopacak. Bu Türkiye için umumi bir tufan olacağı kesin. Ancak aynı gemide olduğumuzu hala anlamayanlar veyahut basireti bağlanmışlar var, kendilerine yeni yollar çiziyor...

Sanki başka kurtuluş yolu varmış gibi. Başka bir gemi yok, başka çıkış yolu da yok. Kayıkla, sandalla olacak iş değil. Öyle yükseklere çıkmak da kurtarmaz kimseyi. Birileri hep yüksek yerlerden talimat alıyor ya, onu kastediyorum...

Geminin kaptanı belli. Bu tufanda rüzgarı, suyu ve içindekileri sevk edip döndüren de belli. Bu gemi dışında kalanların da bir kurtuluşu olmadığı belli...

Yüksek yerlerden medet umanlar, başkalarının emriyle hareket edenler, boyunlarına tasma geçirmiş olanlar var ya işte onları çok kötü bir son bekliyor...

Bu gemi vatandır, toprağımızdır, yurdumuzdur, tek sığınağımızdır. Millet olarak bir gemideyiz. Aynı yolun yolcusuyuz. Tufan gelecek ise, birlikte yek olarak hareket edersek kurtulabiliriz...

Aksi halde bir geleceğimiz, bir neslimiz, bir mirasımız, bir hikayemiz olmaz. İpi, tasması başkasının elinde olanlar bu gemiyi ancak ateşe götürür. Sadece milletinin selametini düşünenler bu kurtuluşu hak eder...

Tufan öncesi bazı zorluklar yaşadık, yaşıyoruz da. 16 devlet kuruldu bu yolda, nice zorluklar nice sancılar çekildi. Hepsi ne içindi. Elbette millet için, nesil için, din için, namus için, vatan için idi...

Büyük ve güçlü bir devlet olmak istiyorsanız, bu sancıları çekmek zorundasınız. Ne Büyük Selçuklu, ne koca Osmanlı kolay kurulmadı. Yüz binlercesi bu uğurda kendilerini feda ettiler, nice sancılar, nice yokluklar, nice zorluklar yaşadılar...

Bu millet aynı kanı, aynı damarı taşıyor, bu zorlukların da üstesinden gelecektir. Yüz yıl önce bir fetret dönemi yaşadık. Dinimiz, değerlerimiz ve kutsallarımız ayaklar altına alındı. Dilimiz başka, yazımız başka, ezanımız başka oldu. Yabancılaştık, tarihimizi ve dahi kendimizi bilmez olduk...

Artık bir uyanış içerisindeyiz. Aynı fetret devrinin yeniden neş’et etmesine izin vermeyeceğiz.

Her şey ortada değil mi zaten. Sadece ve sadece kuru laf, dedikodu ve heykel yapmaktan başka bir becerisi olmayan bu zihniyetin yeniden iktidar olmasına izin mi vereceğiz...

Henüz kazandıkları birkaç belediyede bunları yapıyorlarsa, iktidarı ele geçirdiklerinde ne yaparlar Allah bilir. Tüm muhalif belediyeleri toplayın ve 10 tane yapmış olduğu eserleri sıralayın...

Kimse sayamaz. Çünkü ortada bir eser yok. Bir hizmet yok. Bir dikili ağaç yok. Bir tarafta Türkiye’nin en ünlü caddelerinde sokak köpeklerinin, eşeklerin ve cismi belli olmayan heykelleri yapanlar var, diğer tarafta ise tarihte görülmemiş savunma sanayisi ile yüzlerce silah, araç, teçhizat, eser, teknoloji ve daha sayamayacağımız kadar birçok şeyi inşa eden ve bunları halkın hizmetine sunanlar var...

Bazen oluyor ki, ülkeye kazandırılmış bu eşsiz eserler, sokakta yapılmış köpek heykelleri kadar alkış almıyor, itibar görmüyor. Bu da bizim ayıbımızdır...

Millet bir uyanışta iken, hala uyurgezer olanlar ve milleti ninnilerle uyutmaya çalışanlar bu işte. İsteyen bu gemiyi terk edip gidebilir. İsteyen başkasının kayığına biner, isteyen yükseklerde ikamet edebilir...

Bir tufan bekliyoruz. Bize son bir tufan lazım. O tufan gelsin ki bizi pir-ü pak etsin. Geminin dışında olanları silip süpürsün, yeni bir çağ, yeni bir sayfa, yeni bir gelecek kapısı açılsın. Bu kaderi değiştirecek olan tek bir güç var. Biz o güce dayanıyoruz. Akıbetimiz hayr ola...