İsrail, ne zaman bir hükümet kurma sürecinde başı sıkışsa, siyasi rant elde etmek amacıyla Filistin’i Gazze’yi Batı Şeria’yı hedef alıyor ve yüzlerce masumun canına kastediyor...

Ve ne yazıktır ki bu zulme ses çıkaracak, Filistin’e yardım eli uzatacak tek bir devlet yok. Kimse de İsrail’e kafa tutacak cüret yok. Her Ramazan Ayı’nın başlangıcında ve hükümet kurma sürecinde Filistin’i hedef alan Siyonist İsrail rejimi, yine içlerinde çocuk, kadın, yaşlı, sivil demeden katletmeye devam ediyor...

Birleşmiş Milletler adeta bu duruma sessiz kalıyor, uyukluyor, İsrail’e tek kelime söyleyemiyor. Hoş söylese bile bir yaptırım uygulama gücüne sahip değil. NATO desen şu aralar sadece İsveç ve Finlandiya’yı Rusya’nın saldırısından önce üye yapma telaşında. Avrupa Birliği desen, Ukrayna’dan gelecek tahıl sevkiyatına ve AB’deki enerji krizine odaklanmış durumda.

ABD desen Çin ile Tayvan konusunda işi başından aşkın, zira bu süreçte Çin yönetimi, ABD ile tüm iletişim kanallarını kesme kararı almıştı. Rusya, malum üzere savaş ve tahıl koridoruna odaklanmış. İran ise nükleer müzakere sürecinde ABD ile anlaşma yolunda...

Arap Birliği ise sadece bir kınama mesajı yayınladı. Bir tane yaptırım uygulama gücü yok. Geriye tek devlet, tek millet kaldı. Türkiye. Ankara sadece bir açıklama ile kalmamalı. İsrail ile tüm iletişim kesilmeli, akıtılan kanların hesabı sorulmadan da iletişim kurulmamalı...

İsrail yönetimi, dünyadaki bu kargaşanın içerisinde çok rahat bir şekilde siyasi politikaları uğruna binlerce masumun kanını dökebiliyor. Üstelik kimsenin hesap soramayacağını da iyi biliyor...

Türkiye’nin bugün belki daha büyük sorunları, meseleleri var, bu doğru. Ama yaşanan zulme, katliama da sessiz kalmamalı...

İsrail ile yıllar sonra yeni ilişkiler kurulması için fırsat verilmişti. Bu fırsat ise İsrail Cumhurbaşkanı İsaac Herzog’un Türkiye’yi ziyareti verildi. İsrail eğer yeniden ilişkileri düzeltmek ve Türkiye ile iyi geçinmek istiyorsa, Filistin’den, Gazze’den, Batı Şeria’dan ve dahi Kudüs’ten elini ve köpeklerini çekmelidir...

İsrail eğer, Türkiye gibi bir düşman edinmek istemiyorsa, Filistin’de akıttığı kanı durdurmalı ve döktüğü kanların hesabını vermelidir. Esasen İsrail, uzun yıllardır büyük harp için elinden geleni yapıyor. İsrail bilerek ve isteyerek bu saldırılarla eceline koşar adımlarla yürüyor...

İsrail son birkaç yıldır kendi içinde bir hükümet bile kuramadı. Daha önce kurduğu hükümetleri bile koalisyon ile yani birkaç parti ile birleşerek yaptı. Binyamin Netanyahu dönemi hep koalisyon bir hükümetin başbakanlığını yapmıştı, yerine gelen Naftali Bennett de aynı yolu izledi ve istifa etti. Şuan yerini dolduran ve eski Dışişleri Bakanı olan İsrail Başbakanı Yair Lapid de aynı yolun yolcusu...

Yıllardır adam gibi bir hükümet kuramadılar, neredeyse 6 ayda bir başbakan veya yeni seçim yapılıyor. İşte tamda da devreye bu Filistin saldırısı devreye giriyor. Sözde Gazze Şeridi’nde İslami Cihad örgütü ile çatışan İsrail, füze saldırılarını bahane ederek Filistin’e acımasızca saldırılarda bulunuyor...

Aslında bu saldırılar yeni hükümetin kurulması için bir seçim kampanyası malzemesi olarak kullanılacak. İsrail politikasının başında Filistin’e saldırmak, masum insanları öldürmek, Filistin’de topraklarını genişletmek gibi hedefler bulunuyor. İsrail, Filistin’e yönelik saldırını can suyu olarak görüyor.

Yine aynı bir senaryo yazılmaya başlandı. Aslında İsrail’in Filistin’e saldırması için bahaneye bile ihtiyacı yok, çünkü ona hesap soran yok. Kim İsrail devletine sen Filistin’i vuramazsın, vurursan ben de seni vururum deme cürretini gösterebilir ki...