Konuyla ilgili olarak en önemli tabirlerden bir tanesi Sılay-ı Rahim’dir.
Sözlük tanımına bakıldığında ise ‘Akrabalık bağlarını yaşatmayı, akrabaların birbirini ziyaret etmesini ve iyi ilişkiler kurmasını ifade eden ahlâk terimi’ ifadesiyle karşılaşırız.
Artık bu tabir kullanılmaz duruma geldi.
Belki de günümüzde bu tabirin eskisi kadar değeri kalmadı diye düşünüyorum.
Sılayı rahim tabiri artık kullanılmaz hale mi geldi?
Günümüzdeki ilişkilere baktığımızda genel olarak gözlemlerimiz şu şekilde. İnsanlar birbirini aramayı sormayı unuttu.
Akrabalık komşuluk ilişkileri bitti. Gün geçtikçe de daha kötüye gidiyor.
Aynı kapıdan girip çıkanlar bile birbirini tanımıyor.
Kapı derken apartman kapısından bahsediyorum.
Eskiler komşu köyde, komşu mahallede bir cenaze bir düğün olsa herkes koşar giderlerdi.
Öyle 4-5 dakika kapıda başsağlığı verip dönülmezdi. Cenaze evinde oturulup beklenirdi. Komşular cenaze sahiplerine yemek verirdi.
Düğünler, asker yollamaları da öyleydi. Düğün öncesi komşular akrabalar bir araya gelinir, toplanılır, yapılacak işler paylaşılır, yardımlaşılırdı.
Sadece mahallelerde değil, çok daireli apartmanlarda bile komşuluk ilişkileri kalmadı.
Asansörler vasıtasıyla gireni, çıkanı kimse görmüyor. Kimse kimseyi tanımıyor.
Gençler kendi çevrelerinde arkadaş ortamı bulurken, yaşlılar da kendi çapında çevre edinmeye çalışıyor ama çok da başarılı oldukları söylenemez.
Diğer bir pencereden de bakıldığında da, içimizden teknoloji arttıkça insanlar yalnızlaşıyor demek geliyor.
Akıllı telefonlar, arkadaşların, eşin, dostun, hata ve hatta ailenin yerini almaya başladı.
Aynı ev içinde değişik odalarda bulunan aile bireyleri dahi nerdeyse komşu gibi oldular.
Bir araya gelseler dâhi herkesin arasında bir uçurum var sanki. Ayrı dünyanın insanları gibiler.
Büyükten küçüğe herkesin en büyük dayanağı cep telefonu ve tabletler olmuş durumda.
Eline telefonu alan, tableti alan kendi dünyasına çekiliyor.
Velhasıl akrabalık ve komşuluk ilişkilerinin yeniden canlandırılması, üzerinde durulması gereken önemli bir konu olduğu düşüncesindeyim.
Bu konunun ele alınması, gündemde tutulması ve işlenmesi de gerek resmi gerek sivil toplum kuruluşlarının sorumluluk alanına girmelidir diye düşünüyorum.