Şehri yazmak zarif bir iştir. Şehir Mektupları’nı edebiyatımıza kazandıran Ahmet Rasim, İstanbul’u adım adım izleyerek şehrin hareketini dimağına adeta bir fotoğraf çeker gibi işlemiş, insan ilişkilerini de edebi süzgecinden geçirerek kaleme almıştır. Onunla geziyor gibi olursunuz yazılarını okurken, İstanbul’u hiç görmemiş olsanız bile. Mustafa Kutlu’nun Şehir Mektupları da bana aynı tadı verdi okuduğumda...

Şehirlere dair yazıları okumayı seviyorum. Bazen ben de Malatya’ya dair izlenimlerimi yazıyorum. Malatya’nın, İstanbul kadar olmasada tükenmeyen bir enerjisi var. Bu hareket Battalgazi’nin eski ilçe merkezinden başlayıp, Yeşilyurt’un sonlarına kadar sürüyor.

Şehrin en işlek yeri şüphesiz İnönü Caddesi. Sümer Park’ın sonundan başlayıp Kışla Caddesi’ne kadar uzanan bu büyük caddede günler hızla akmaktadır. Gündüzün en sıcak vakitlerinde bile ummadığınızdan daha kalabalık olur bu cadde. Bazen yürümekte bile zorlanırsınız. Caddenin sağında ve solunda yer alan iki küçük kaldırım yeterli gelmemektedir. Bir de moturlu taşıtlar, bisikletler de yolu değil de bu kaldırımları kullandığı için gündüz vakitlerinde burada yürüyebilmek büyük sıkıntıdır Malatyalılar için. Her an yanınızdan hızla bir motor yahut bisiklet geçebilir. Aniden dalgınlıkla bir hareket gösterseniz çarpışmanız kaçınılmazdır. Bu kaldırımlar yayalar için mi yoksa motorlu taşıt ve bisikletler için mi, acaba biz mi onların yolunu gasbediyoruz diye düşünüyorum bazen. Fakat arabaların işlediği yola bakıyor, biz nerede yürüyeceğiz diye sormaktan kendimi alamıyorum. Bu caddeden Kışla Caddesi’nin başına geldiğinizde sol tarafta Akpınar’ı görürsünüz. Burası da çok hareketlidir daima. Çevreyolu’na çıkana kadar uzanır Akpınar’ın işlek yolu. Geriye dönelim: Kapalıçarşı’nın oraya gelipte İnönü Caddesi’nden sağa döndüğünüzde Fuzuli Caddesi çıkar karşınıza. Burası eski hareketini yitirmiştir. Kernek’e kadar yürüyün. Kernek şimdi eski günlerini yakalama peşindedir. Yeni yapılan camii heybetlidir, şelale eskisi kadar olmasada yinede eski günlere yaklaşmaktadır. Dondurmacılar, kafeler hâlâ işlek. Yazın özellikle içerisi kalabalık olur buraların. Kernek’ten Kışla’ya kadar uzanan bu şelale caddesini yolun karşısına geçip Hürriyet Parkı’nın altından Millet Bahçesi’ne kadar yürüdüğünüzde ise sessizlik dikkatinizi çeker. Kafelerin yokluğundan olsa gerek buralarda yürümeyi pek tercih etmez insanlar. Şimdi tekrar İnönü Caddesi’ne dönelim. Sümer Parkın Avm’ye bakan yönüne doğru yolun sol tarafından gidelim. Biraz yürüyün karşınıza Temelli Caddesi çıkacak. Temelli Caddesi’nin pek ışıltısı kalmamış olsa da buradan biraz yukarı çıkıp sağ tarafa geçince karşınıza Şeyh Bayram çıkar. Lüks evlerin ardı ardına dizildiği buradan da Fahri Kayahan’a çıkmak kolaydır. Şimdi Fahri Kayahan’ı temaşa edin. Lüks evler, büyük kaldırımlar, geniş parklar, oturmak için banklar, bisikletler için yol, ferah ve büyük sokaklar... Burayı aklınızda tutun. Tekrar İnönü Caddesi’ne gidelim ve bir cadde yukarı çıkalım. İşte Halep Caddesi. Akıncı’dan başlayıp Yeni Hamam’a kadar uzanan bu cadde büyük bir hayal kırıklığı . Uzanan bu büyük caddede övgüye değer bir tek yenilik yok. Şehrin en geri kalmış caddesi bir burası bir de yukarı çıktığınızda göreceğiniz Mimar Sinan Caddesi. Çünkü Mimar Sinan Caddesi’ne gelince Halep Caddesi’ni bile arayabilirsiniz. 1 metreyi bulmayan kaldırımın yarısı zaten kullanılmıyor. Yol tek yön ama oldukça küçük. Bu caddenin sıkıntısını her gelen yönetim çözeceğini söyledi fakat hâlâ devam etmekte. Neyse biraz daha yukarı çıkıp sola doğru Emeksiz’e, oradan da yukarı çıkıp Başharık’a geçelim. Başharık’tan yukarı zaten hiç çıkmayalım. Orada Beydağı Mahallesi vardır ki şimdi eski halinden eser yok...

Devamı olacak inşaAllah...

Selam ve Dua ile...