Yaşamaya Çalışıyoruz.

Her yanımız kırık dökük.

Her bir yanımız bizim tabirimizle parça pincik.

Eski Carsimiz, pazarımız yok.

Her yanımız çarşı pazar olmuş.

Ama tadı, tuzu yok.

Kayıplarımız var.

Kayıp derken mal, mülk anlamında söylemiyorum.

Mülkün Allah'ın olduğunu biliyoruz.

Onun hesabını yapmıyoruz. Canımızın sağ olmasına şükrediyoruz.

Elbette ki sıkıntılı günler yaşıyoruz.

Bir kısmımız geçim derdiyle, yerleşim derdiyle uğraşırken, bir kesim de bu depremi nasıl ranta çevirim hesabı yapıyor.

Evler yıkıldı. Yıkılmayanların birçoğu virane oldu.

İçine girileceği, oturulacağı kalmadı.

Malatya tabiriyle perme perişan olduk.

Gelelim depremi ranta çevirme telaşı içinde olanlara.

Kimseye diyecek bir sözümüz yok. Ancak işi günün şartlarına göre yapmaya çalışanlara da sözümüz yok.

Asıl sözümüz, bu felâketi ranta çevirme telaşı içinde olanlardır. Ev kiraları, taşınma masrafları, meyve, sebze fiyatları, Su fiyatları dahi aldı başını gidiyor.

Her şeyi devletten beklemenin anlamı yok.

Herkesin başına bir polis bir zabıta memuru dikmenin imkanı yok. Olsa da böyle bir şey mümkün değil.

Herkesin polisi, zabıtası, kontrol memuru kendi vicdanı olmalı.

-***-

Artık mevsimlik sebze ve meyveler tezgahları doldurmaya başladı.

Maşallah bereketli günler yaşıyoruz.

Yaşıyoruz da fiyatlar ulaşılabilir mı? Bunun kontrol edilmesi, denetlenmesi lazım.

Esnafımız da kazansın. Tabi ki kâr etmesi gerekiyor. Ancak bize ulaşan şikayetlere baktığımızda, bir yerlerde bu konuda sıkıntı yaşandığı görülüyor.

Yaşanan sıkıntıları birlik ve beraberlik içinde atlatmamız gerekir diyerek herkes elini taşın altına koymalı.

Her sektör kendi içerisinde bir oto kontrol oluşturmalı. İllaki kolluk kuvvetleri olması şart değil. Herkesin vicdanı kendi hâkimi olmalı.

Sözün özü, bu günleri birlik ve beraberlik içerisinde elbirliğiyle, yardımlaşarak, destekleserek bu zor günleri atlatmak gerekiyor.

Allah devletimize, milletimize zeval vermesin.

Böylesi felaketleri insanlarımızdan uzak tutsun.