Her hafta olduğu üzere bu hafta da sizleri selamlamanın onurunu ve gururunu yaşıyorum.
Rabbim bizleri, üzerinde olduğumuz hak yolunda daim ve muvaffak eylesin.
Kardeşler!
Seçimden hemen önce, seçim arifesinde, bazı muhalif seçmen kesimi sosyal medya hesaplarından insanların gönderilerinin yorumlar kısmına ve doğrudan paylaşımlarında, sokak röportajlarında ve daha bir çok yerde, genellikle sağ kesimi kast ederek, kısacası Cumhur ittifakını, sayın Tayyip Erdoğan’ı destekleyenlere karşı direkt tahammülsüzlüklerinin ifadesi olan “Yargılanacaksınız” “sizi yargılayacağız, kaçamayacaksınız!” gibi tehditlerde bulunuyorlardı.
Ülkemizin siyasi parti liderleri, bu ülkenin milletini kutuplaştırdı.
Mecburiyet olmazsa birbirlerine tıpkı eskiden olduğu gibi sağcı ve solcu ayrımı ile muamele edecekler.
Halk kutuplaştı!
Bunun sebebini de siyasi liderlerde görmemek elde değil.
Biz, takım tutar gibi siyasi parti tutan ve siyasetle iç içe olan bir milletiz.
Bu durumu da, Türkiye’mizin büyük siyasi parti liderleri gayet iyi biliyor.
O liderler şuan da imam misali; destekçileri, parti lideri ne yaparsa onu yapıyor ve düşünce akımını benimseyip üzerlerine giyiyorlar.
Liderlerde bunları bildiği halde bildiklerinden şaşmayıp halkı iyice ateş harlar gibi, odun atıyorlar.
Her şeyi bir tarafa bırakalım. “Erdoğan diktatör!” diyorlar.
Ama hakkında her şeyi de söylemek cesareti buluyorlar.
Her türlü dil uzatılıyor.
Erdoğan diktatör olacak sen de o hal ve hareketleri yerinde getirebileceksin, şakasını, mizahını yapabileceksin, o sözleri sarf edebileceksin!
21 yıl oldu ve Allah nasip ederse 26 yıl olacak.
Bu kadar yıl oldu, ak partiden ziyade, Sayın Erdoğan’ın seçmenlerinin hangi birisi çıkıp da muhalif kesime bu tür tehdit ve savuşturmaları ilan etti!
Erdoğan’ı destekleyen kesim, genellikle İslam’a yatkın olan kesim (genellikle).
Ve bu kesime yobaz yakıştırmasını uygun görüyor bazı muhalif kesim.
Deprem bölgelerinde Sayın Erdoğan’a oy sayısı yüksek çıkınca, deprem bölgesindeki vatandaşlara Sayın Kılıçdaroğlu’nun seçmenlerinden edilmedik hakaret ve söylem kalmadı.
Görüşü farklı olan bir varlığa bu denli yaklaşmak nasıl olur da yobazlık olmaz.
Bir depremzede olarak, yapılan yardımlar neticesinde şaşkınlığımı belirterek gururlanıyordum:
“Ne kadar siyasette yitişsek de milletimiz birbirine sadık. Hiçbir siyası görüşe bakmaksızın yardımlar yapıldı!” (“YÜZYILIN FELAKETİ” BAŞLIKLI YAZIMA BAKABİLİRSİNİZ!)
Şimdi yobazlık hangisi oluyor? Siyasi görüşe topla, tüfekle gitmek mi? Yoksa bir siyasi partiyi destekliyor olmak mı?
“Yargılanacaksınız!” derken yargılanacak olan ne idi?
Bir siyasi partiyi savunmak yargılanma sebebi mi idi?
Nasıl olur da bir ülkenin milletinin birbirine yaklaşımı bu şekilde olur?
Arkadaşlar!
Bugün İzmir’e gidildiğinde “Ak Partililer buraya gelemez!” tehditlerini duymak, millet birliğinin bozulduğunu görmek hakiki anlamda feci yıpratıyor ve aradaki maneviyat yok olarak merhamet duygusunu da kaybettirip düşman kılıyor.
Siyasi liderlerin maaşlarının ay sonunda yattığını unutmayalım.
Ülkemizde Müslüman kesim oldukça fazla.
Cübbeli ve sarıklı, takkeli ağabeyler görüldüğünde, kusulan kinin sebebi nedir pek aziz kardeşim?
Gayri muhalif kesimin oy sayısının yüksek olduğu illerde, görülmüş müdür ki “CHP’liler buraya gelemez!” şeklinde bir sözün söylendiği?
Şimdi siz söyleyin, yobazlık nedir?