Bazen ne yaparsan yap, birilerini memnun edemezsin. İstersen ülkeyi kalkındır, savunma sanayisini güçlendir, refah seviyesini arttır, dünyaya meydan okuyacak güce ulaş, dışa bağımlılığı kes, her türlü imkanlarla ülkeyi donat yine de birileri bu yapılanlara burun kıvırır...
İşte o birileri de var ki üç beş laf cambazlığı ile milyonları peşinden sürükler, vaat vermesi veya bir şeyler yapması gerekmez. Maksat muhalif olmak, yapılan iş dosdoğru olsa bile...
Son seçimin fotoğrafına bakarsak bu durumu daha iyi anlayabiliriz. Birileri icraat yaptığı halde yeterli orana ulaşamazken, birileri laf cambazlığı ile her seçimde aldığı oyu alıyor...
Bu sadece bir zihniyet ve anlayış meselesi değildir. Yine o birileri aklında ve fikrinde olanı dayatmaya ve uygulatmaya çalışır. İster ki ülkeyi yönetenler de kendi gibi düşünsün, kendi gibi hareket etsin. Hatta o birileri, ülkeyi yönetenlerin bir şey yapmasını bile beklemez, orada dursun muhafazakarlara laf yetiştirsin yeter...
Muhalefeti değiştirmeden en evvel bu birilerinin kafasını ve fikirlerini değiştirmek veya onları ikna etmek gerek.
Bu kafa değişmediği sürece böyle bir muhalefet her daim varlığını devam ettirir. Öyle ki bu muhalefet terörle iltisaklı, terörün gölgesinde olan, terörle iç içe hareket eden bazı siyasi partiler ve kişilerle bile ortaklık kurmaktan bile çekinmiyor. Nasıl olsa onları hala destekleyen, ne yaparlarsa yapsın onlara oy veren bir kesim var.
Bu güçle hareket ediyorlar ve tek yapmaları gereken şey iktidara muhalif olmak. Belki de en başarılı oldukları şey de bu...
Seçimi kaybetmiş olmaları veya seçimde aynı başarısızlığı göstermeleri de önemli değil. İktidara oy kaybettirmeleri yeterli...
Teröristlere özgürlük istemek, sınır operasyonlarını durdurmak, ülkeye kirli para sokmak gibi vaatler bile oylarını kaybettirmiyor. Demek ki onlara oy verenler de aynı şeyi istiyor. Yani kendi seçmen kitlesi neyi istiyorsa muhalefet de aynısını yapıyor...
O halde bu sorunların temelinde bence muhalefet değil, onları destekleyen kitle var. Bu kitle inandıklarını ve düşüncelerini dilediği gibi yaşamak istiyor. Muhafazakârların baskı ve dayanmasını asla kabul etmiyor. İslam ve şeriat gibi kavramlar onlara çok gerici ve itici geliyor. Özgürlük, laiklik, çağdaşlık, modernlik, dekolte, LGBT, evlenmeden birliktelik gibi kavramlara daha sıcak bakıyor...
Muhafazakârlar ile bu kitlenin zıt kutupları ve dogmatik anlayışları var. Bir araya getirmek mümkün görünmüyor. İki kutup arasındaki buzları eritmek neredeyse imkansız. Uzlaşı sağlayacak ortak bir görüş yok...
Belli ki bu iki kutup arasındaki çatışma kıyamete kadar sürecek. Tabi iktidar ve muhalefet arasında da aynı sorunlar yaşanacak. Ama burada mesele şu; söz konusu ülkesi olduğunda her türlü imkanı ve çalışmayı gösterenler mi, yoksa belli bir çıkar söz konusu olduğunda ülkeyi bile feda etmekten çekinmeyenler mi haklı?