Sıcak ve uzun Haziran günleri insanlar biraz ferahlık bulmak için kendilerini serin yerlere atıyor, hele pazarsa.

Bu hafta sonu sınavlar vardı.

Üniversiteye girebilmek için Cumartesi ve Pazar günlerinde sınava giren gençler ter döktü.

Hava güzeldi.

Sınavda çocuklarını bekleyen aileler sınav çıkışında tabiat parklarına, mesire yerlerine giderek piknik yapıp, kafa dinlemeye baktı.

Benim rotam biraz farklıydı.

Pazar günü Çavuşoğlu’nda bulunan kilisenin durumunu görüp, civar mahalleleri gezmeyi tercih ettim.

Virane halde Akpınar’dan çevre yoluna indiğimde saat 16 olmak üzereydi.

Karşımda, aldığı hasarla sadece inşaat gibi duran ve tabelası olmasa tanınması imkansız olan Bezginler Oteli.

Sağımda kayısı heykeline bakarken, yolun karşısına geçtim.

Aşağıya inerken hasarlı otelin yanı başında taşlardan, yıkıntıdan güçlükle geçip kaldırımda yürümeye devam ettim.

Halfettin Mahallesi’ne gelince yolun karşısında Sarıcıoğlu Camii dikkatimi çekti.

1967 yılında yapılan bu ibadethanenin içine bakıp durumunu kontrol ederken otuzlu yaşlarda bir adama ‘Camii sağlam mı?’ diye sordum.

Buranın yabancısı olduğunu söyleyen adam bilgisi olmadığını ifade etti.

Dışarı çıktım, iki yaşlı amca karşıdan geliyordu.

Onları bekledim.

Camiinin sağlam olduğunu, ibadete açık olduğunu söyleyen amcalar, benim yazar olduğumu duyunca konteynerların, civardaki ağır hasarlı binaların durumunu felan sordu.

Aslında bu konuda vatandaşlar bilgilendirilse çok iyi olur.

İnsanlar merakla bekliyor ne olacağını.

Kulaktan duyma bilgileri yarım yamalak ifade ederek amcalara veda edip aşağıya doğru yol aldım.

1998 yılını geçirdiğim bu mahallede babamın görev yaptığı Hidayet Camii’ne doğru yürüdüm.

Hidayet Camii artık yok. Şimdi yerinde çift minareli Hasan Demezoğlu Camiî endamlı bir şekilde boy gösteriyor. Heybetli ve güzel.

Buraya yakışmış. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Camiiyi seyir ettikten sonra yolun soluna dönüp yürümeye devam ettim.

Sağıma bir park çıktı. Şehit Yzb. Gökhan Ertan Çocuk Parkı . Kumun üzerine saçılan karo taşlar. Park kötü bir halde. Mutlaka bir elden geçirilmeli.

Parkı geride bırakıp yoluma devam ettim.

Salköprü’ye geçtim ve Sanayi Caddesi. Bu cadde üzerindeki kaldırımın hali içler acısı.

Taşlar ufak kuleler gibi yığılmış adım başı. Yürümek güç burda.

Çöpler yolun kenarında birikmiş, toz içinde! Cadde üzerinde evi hasarsız, az hasarlı durumda olup burada yaşayan insanlar için çok büyük bir problem. Üzüldüm…

Kuzey Garajına gelince yukarıya doğru çıkıp Boztepe Caddesine geçtim.

Taşhoran Ermeni Kilisesi – Kültür Sanat Merkezi ‘ne nihayet geldim.

Kapının sağında beyaz mermer taşın üzerinde siyah yazı ile -büyük harflerle- şu bilgiler yazıyor:

‘’Bu bina 1893 yılında Taşhoran Kilisesi olarak yapılmış olup 1905 yılında ilk kez onarım görmüştür. 1969 yılında geçirdiği yangından 2020 yılına kadar atıl kalmış 2020-2021 yılında Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan tarafından Kültür ve Sanat Merkezi olarak restorasyonu yaptırılmıştır. ‘’

Ortadaki büyük cam ile soldaki cam devrilmiş, taşlarında da çatlaklar var.

Kapısında T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın astığı ‘’ Tescilli Kültür Varlığıdır! İzinsiz Müdahale Edilemez! ‘’ yazısı…

Burası da onarılıp, tadilattan geçirilecek…

Belediyenin park, bahçe ve çevre düzenleme ekipleri avluya güller, ağaçlar ile hoş bir görünüm kazandırmış, onu da not aldım defterime…

Aslında içeri girip biraz daha zaman geçirmek istiyordum lakin ikindi ezanına birkaç dakika kaldığını fark edince aşağı doğru indim.

Muhammed Ali Clay Spor Salonunu geçip zarif Salköprü Semt Konağını temaşa ettim.

Bentbaşı Mahallesi muhtarlığından yolun soluna döndüm, ezan daha bitmeden ben Bentbaşı Camisinde namazın kılındığı mescide indim…