Türk halkının unutulmaz ozanı Aşık Veysel, 21 Mart 1973'te gözlerini yumduğunda, geride sadece eserleri değil, aynı zamanda çiçek hastalığıyla dolu zorlu bir yaşam öyküsü bıraktı. Çiçek hastalığı nedeniyle henüz yedi yaşında gözlerini kaybeden Aşık Veysel'in hikayesi, aşıyla engellenebilecek bir hastalığın insan yaşamında nasıl derin izler bırakabileceğini gözler önüne seriyor.
Aşık Veysel, doğduğu zaman coğrafyasında çiçek hastalığına karşı koruyucu sağlık tedbirlerinin Avrupa ve Amerika'ya kıyasla üst seviyede olduğunu şaşırtıcı bir şekilde keşfetmişti. Dönemin Osmanlı topraklarında çiçek aşısı uygulamasının başladığı 1885'ten bu yana, çiçek hastalığına karşı mücadelede önemli adımlar atılmıştı. Ancak, Aşık Veysel'in yaşadığı dönemde dahi çiçek hastalığına karşı aşı yaptırmak zorunlu olmasına rağmen, o bu fırsattan mahrum kalmıştı.
Aşık Veysel'in çiçek hastalığına yakalanmasının ardından yaşadığı mücadele, onun eserlerinde derin izler bıraktı. Gözlerini kaybettikten sonra dahi sanat yolunda ilerleyen Aşık Veysel, yaşamı boyunca sıkıntı, zorluk ve mücadele dolu bir hayatı seslendirdi. belki de Aşık Veysel'in yaşamı, çiçek hastalığına karşı aşının önemini vurgulayan bir öyküye dönüşebilirdi.
Bugün, Aşık Veysel'in hikayesi, çiçek aşısı gibi temel sağlık önlemlerinin ne kadar hayati olduğunu hatırlatmak için bir fırsat sunuyor. Toplum olarak, sağlık hizmetlerine erişim ve aşı gibi önlemlerin yaygınlaştırılması için çaba göstermeli ve herkesin sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlamalıyız. Aşık Veysel'in çiçek hastalığıyla dolu yaşamı, bize sağlık konusundaki bilincimizi artırmak için önemli bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
Kaynak: HABER MERKEZİ